İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

23 Şubat 2014 Pazar

ben özgürüm


Hiç düşündün mü? Ben özgürüm derken aslında hiç de özgür olmadığını, birileri tarafından takip edildiğini, birilerinin gözlerinin sürekli senin üzerinde olduğunu, izlendiğini, kınandığını, sırf onlar gibi düşünmediğin için öteki olduğunu.

Demokrasi nedir? Hadi gerizekalılar gibi kendim sorup kendim cevap vereyim, çoğunluğun isteklerinin gerçekleştiği faşizan bir düzen değil midir? Demokrasi Roma'da da yok muydu? Antik Yunan'da yok muydu? 3000 yıl önce insanlar ya da feylesoflar bunu tartışmıyor muydu? Biz modern zamanda yaşamıyor muyuz?

Yıl 2014, yer Istanbul, amaç konfor alanımızın daralmaması, hayatımızdaki her şeyin daha düzgün gitmesi için çabalarken, ileriye adım attığımızı düşünürken, her yeni güne yeni şeyler paylaşmanın/başarmanın gururu ile uyanırken, web alemine torunu yardımıyla giren adamların bizim yerimize kararlar aldığı bir yerde yaşamaya çalışıyoruz.

Ortalama zekanın üzerinde olduğumuzu düşünüyoruz, ortalama zekaya hitap eden işleri beğenmiyoruz, ki bu zaten bizim tasarrufumuzda çünkü özgürüz, beğenmeme hakkımız var.

Ama gel gör ki meme diyemiyoruz, kadın diyemiyoruz, bayan diyoruz, vajina demeye utanan ülkenin 3 numarası var mesela, tuhaf bir muhafakazarlaşma dur conservatif diyeyim de plaza dilime uygun olsun.

Kediler, köpekler için yürüyemiyorsun, gaz sıkıyorlar...
Park için yürüyemiyorsun, ölüyorsun çünkü, adına anıt taş dikiyorlar parka, ertesi gün gidip bakıyorsun taşlar yerinden oynamış.

Valideçeşme'ye gidiyorsun direniyorsun, giriş kata gaz sıkıyorlar, jopla geliyor üzerine, Taksim'e çıkıyorsun adeta Isengard birtakım dış güçlerin etkisi deniyor.

John Perkins vb adamları okuyorsun, daha öncesi de var, ekonomi mezunusun eşek değilsin manipülasyon biliyorsun, ama dur sen o küçük beyninle anlayamazsın.

Doğru, ben vucüt dili okuyamıyorum, hitabet anlamıyor ben, mikro mimik, uydurma falan.


Fotoğraf çekerken zafer işareti yapmayı unuttum, aynı anda iki işi yapabilen multitask bir tip değilsem demek ki, farklı düşünmemi, farklı hissetmemi, dünyaya rengimi göstermemi, renk katmamı istemiyorsa birileri.


İş, ekmek, özgürlük? Özgürlük karbonhidrat demek galiba, 20 yıl bir şeyler ekilip biçilmese temizlenecek topraklarda(gübre, kimyasal zart zurt işte) Kanada'ya mercimek tohumu satıp ertesi yıl almak kesinlikle bizim yüksek zekamızı göstermez mi? İş ok, ekmek tam buğday, özgürlük, hepimize ince bir dilim...

Ben konfor alanımın parmak uçlarım olmasını istemiyorum, beynimin, düşüncelerimin konfor alanım olmasını istemiyorum, beynimi mıncıklamanı fikirlerime şekil vermeni istemiyorum. Çocukluğumdaki gibi mutlu olmak istiyorum, pervasız, rahat, huzurlu, dünyanın en güzel ülkesinde yaşarken belki de her sabah ve her akşam sürekli bağıra çağıra konuşan kötü film karakteri gibi tipler izlemek istemiyorum, stv/flash tv oyunculukları kadar kötü oyunculuk yapan siyasetçiler görmek istemiyorum.
Bulut bilişiminden bahseden bir bakanın "herkes elindeki oraya koyuyor ihtiyacı olan alıyor" diye açıklama yapmasını istemiyorum, belli ki bulut bilişimi yerli malı haftası sanıyorlar.

Ben sorgulamak, gerekirse karşı çıkmak ve düzeltmek istiyorum.

Düşünmek istiyorum, çünkü henüz yasaklanmadı.

Sevgi gerçekten içimizde mi?

O heyecanla biz ikcı beyaz yakalar fikrimizi söyleyelim dedik, bir adım attık, küçük bir adım.

Özgürlüğümü almak istiyorsun, ruhumu da satın almak ister misin??

#karşıyız 


2 yorum:

  1. yazıyla hiç alakası olmayan bir soru soracağım :)) izleyici butonunu nasıl kurtardın? :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. blog ismine bir harf ekle, kaydet, sonra geri dön yeni adresteyken eski ismi yazıp kaydet geri geliyor, çok iğrenç bir şekilde anlattım galiba ;)

      Sil