İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

29 Ağustos 2014 Cuma

İlk Gün Hediyesi


Naydın Bursaaaaa, naydın blog, sen naber yea?Çok yorgunum, gece geç uyudum, sonra sabah erken yola çıktık yine ve işte buradayım. Bu ara biraz yoğun biraz tuhaf gece çok üşüdüm, sabah mecburen çay mmmmeh. 
Bugün size ilk iş günü ve hediyelerden bahsetmek isterim.Benim hiç ilk iş günü hediyem olmadı sözlük, şaka şaka olmaz olur mu? 
Macaronlar, klişe kekten çiçekler, dandik çikolataya batırılmış dilimlenmiş meyve sepetleri, şık kalemler, çiçek, ajanda, ayı(ben bir ayıyım aşkım ve yeni işyerinde seni deli etmeye devam edeceğim alt mesajı ile), ikea'dan alınmış nazar boncuklu yandan yemiş bonzai, peynir, kağıt tutacağı, kristal ağırlık falan...




Yani diyor ki ben iş değiştirdiğimde bana deli gibi hediye alacak sevdiğim var, ne düşünceli erkekler(kadınlar) var[bunu da Kardeş Payı Emrah ulan ne karılar var beaaaa stayla söyledim]


Neler olabilir başka diye soran olursa hadi diyelim ki biri sordu, 

  • İsme özel kart, kartlık, kalem, ajanda(kişisel tercihim bu olurdu), kol düğmesi(tabii ki kol düğmesi takan biri ile birlikte olacağım saçmalamayın) ilk buluşmaya şortla gelen davar hurraaaaaa
  • Kupa (Love Coco/yersen) ya tabii ki tasarım fincanlarda kahve içeceğim o ayrı


  • Ayna
  • Kemer, deri mousepad
  • Tematik moleskine
  • Oscar heykelciği 
  • Birbirine çarpan sarkaç şeklindeki metal toplar, stres topu, Buddha heykeli, stres topu
  • Kişiye özel dandik plastik suluk
  • Benim için kaplumbağa biblosu, süper kahramanlı ıvır zıvırlar, resepsiyon ya da uşak zili
  • İş parfümü, evet, mutlaka masanızda bir parfüm olsun ki açık alanda sıkarak dayanılmazlığınızı gösterin, maksat güzel kokmak tuvalet kültüründen nasibini almamış kültürel dönüşüm esnasında devrim yaşamamış ülkenin vitaminsiz evlatları 


İlk gün için mesela, fuck hr canısı tavrımla yeni işe başlayan arkadaşıma hediye olsun diye bir şeyler yapabilirim.
Efendim bununla ilgili bir girişim bile yapılabilir, ben adını Coco's New Job Survival Kit koyacağım, bunun için öncelikle bir sepet olmadı kova alırım içine her şeyi doldururum, everything but little little! Şirket bazında yapılacaksa satınalma ile koordine olursunuz, değil ise kişisel ise benden alırsınız ohooooooooo.


İçine kalem, hataları silmek için ayı gibi bir silgi, daksil-tpex gibi silici başka bir ofis zımbırtısı, zımba U know ben zımba yüzünden zor zamanlar yaşadım, pop-up peçete belki ağlarsın kim bilir? Yapıştırıcı, ataş, makas, fıstık, fındık,cetvel... koyuyoruz, üzerine biraz minare gölgesi, biraz yıldız tozu. El yazısı ile yazılmış mini bir kart ekledikmi bitti gitti(kart üzerinde biraz çalışmak gerekir).Ayh çok minnoş oldu. Al sana niş alan, yardır git.


Hadi öperler.

Always yours,

Coco








18 Ağustos 2014 Pazartesi

Evet ikinci bir şansımız vardı, hayır sen onu da mahvettin

Sayfa 172.
Neyse daha önceleri özlemek, merak etmek, deli gibi konuşma ihtiyacı duymak, sadece bizim güleceğimiz şeyleri paylaşamamak gibi sıkıntılarım olmamıştı. Olmamıştı ya, ciddiyim, ben böyle saçma şeylerle hiç uğraşmadım. Acaba şimdi ne yapıyor, o da beni merak etmiş midir? Yok yahu kesin unuttu, umrunda bile değildim, "geçen gün ne oldu biliyor musun, böyle arazide bıraktılar beni yürüyordum, sonra peşime köpek düştü, köpeği görünce ölü taklidi yaptım, yemedi it" diyemedim ya. Tenis maçını izledin mi, bu elbise olmuş mu,  ben bugün güvenlik eğitiminde anlatılan hikaye yüzünden bayıldım, rüyamda seni gördüm ya da iyi bayramlar kovalasın tavşanlar, arabanın lastiği patladı ve in the middle of nowhere'in ortasında kaldım(yok ya onunla ingilizce konuşmadım ben) dağlar korkutucu kurtlar iner mi, inerse dans eder mi, uçakta yanımdaki çocuk altına sıçtı, kesintisiz bok kokusu var ve her şeyden nefret ediyorum, hayır tamam etmiyorum sadece moralim bozuk, ben bu şarkıyı beğendim, evde cıbıl gezme kıskancım, hayır komşu seni öyle görmemeli, sanırım sarhoşum, çiçek ve fondanlar için teşekkürler, sanırım o iş görüşmesine gitmemeliyim, sen ne dersin, sabah kahvaltıda krep yiyelim mi, bence Feyza dolana ay dolana şarkısında çok komik, dizi de şahane ama bir L&M değil, ahtapot yemek istiyorum peki ya kalamar, Guardians of the Galaxy komik sence de müzikler harika değil mi, Ninja Kaplımbağalar'a gidelim mi, N'olur...diyemedim ya.



Canım çok sıkılıyordu, arkadaşlarıma sordum, çok değişik bir şey yaşıyorum ve bana normal gelmiyor dedim. Başar saçmalama tabii ki bu çok normal dedi, Daisy de evlenen ve çocuğu olan eski erkek arkadaşının profiline bakıyordu, sonra Atlas olur öyle dedi, Tarçın kızaaağmmmm çok normal bunlar hatta bununla ilgili party yapan kızlar biliyorum dedi, yeni sevgilisine bakıp dalga geçiyorlar, sevgili mi:( 


Ve o an fark ettim ki gözleme hadisesi hortluyordu, Komtan Logar kapakları neden yuvarlak, dağlar denize neden paralel ve bana neden dik diye yazmaya başlayacaktım...


Belki de sadece kendini sevdirmek ve kalp kırmak için buradasındır, kötü biriydin, evet, tanrım nasıl da eğlendin kim bilir?

Mazi denilen şey bir enkazdır ve hatıraların da son kullanma tarihleri vardır.

Armutlu '14





14 Ağustos 2014 Perşembe

İNSAN KAYNAKLARI ZİRVESİ 2015

Az kaldı, geliyorlar :)

11-12 Şubat 2015


SAHNE SENiN VARLIĞINLA FARK YARAT  

İnsan Kaynakları Zirvesi’nde sizlerle birlikte 20 yılı geride bıraktık. Yola çıktığımız 1995 yılından bugüne ‘’Zirve’’ ve ‘’İnsan Kaynakları’’ kavramları birbirini besleyerek büyüdü, zenginleşti. 1995 yılında Personel Yönetimi anlayışından İnsan Kaynakları Yönetimi bakış açısına geçişi konuşurken sınırlı sayıda şirkette İnsan Kaynakları Bölümü ve uygulamaları vardı. Zirve ilk yılına, bugünkü katılımcı sayısının %10’undan bile az sayıda katılımcı sayısıyla adım atmıştı. 







13 Ağustos 2014 Çarşamba

Plaza dili ve edebiyatı



Hi honey, i'm hoooooommmmm.

Bakın Coco hanım of dı ricord evet geçtiğimiz hafta iç müşterilerden biri, dirsek temasımız var diyor, yani diyor ki my account is full of imbesilles şaka şaka şahane adamlarla çalışıyorum, adamın kafasının üstü kel, arkada uzun saçlar, onu da koyu renge boyuyor, saç güzel, Kaş ayrı ton, ben bile o kadar süslü olamayınca kıskanıyorsam demek. Arabadaydık, havaalanından aldılar, neler olmuş neler bitmiş üzerinden geçip BM'de ne var ne yok'u konuşuyoruz. Eğitimden yeni döndü, organizasyon yine değişti, bu arkadaşımız da joker, her yurtdışı dönüşü(her ay dönüyor diyelim, başka bir kutucuğa ekleniyor) o gün 3 farklı mekanda ekip ile ilgili information alıp verdik, her seferinde başka birinin arkasından konuşup "bakın Coco hanım of dı ricord, aman ha" dedi. Aşk olsun dedim, ay olsun ya, hepimiz aşık olalım, ben bile, eben bile, ciddi anlamda birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olan şu günlerde dünyayı aşk kurtaracak. Ama sevilmek benim en doğal hakkım be(1999, Şubat 12, Doan) doğru demiş, valla benim de hakkım, bana ne beni de sevin.

Neyse, olaylar vakalar, anlattı da anlattı, olası bir organizasyon değişmesinde ne olur, yatırım kararı durdurması, plan b, vuhuuuu ateşi harlayın, bildiğin cehenneme yolculuk var. Genelde düzgün bir Türkçe kullanıyor bu eleman ama of dı record'a ve kendi departmanı ile ilgili teknik kelimelerin ingilizcelerine takık, ve bir şeker bağımlısı, çantasında şeker paketleri ile geziyor sanırsın the closer'dan brenda leigh johnson ile oturuyorum... Ama genelde neşeli bir adam, onunla iş yapmak keyifli..

Bir de bu arkadaş ile aynı seviyede başka bir arkadaş var, onun da en büyük derdi görüşme sırasında "atıyorum" demek, atma güzel kardeşim, örnek ver, mesela de, yok illa atacak, peki at bakalım nereye atıyorsun? Bugünlerde kafasına takılan ise "sesli düşünüyorum" peki hadi sesli düşün de hep birlikte kafan nasıl bir yer anlayalım.


Çalışkan İlişkileri'nden Dimitri'nin favori lafı ise "arkadaşlar align mıyız?" Alignız canım kardeşim, olmaz mıyız? Hatta biraz daha zorlarsan annemiz bizi Elyın da olsanız yavrularımsınız diye sevdiği gibi hem elaynız hem de elyınız.

O zaman push the button diyoruz, he anam, push the button, add more drama, hatta Jenson Button bile diyoruz, niye çünkü hödüğüz?

Neyse çocuklar, ben şimdi çok eveylıbıl değilim, starbucks'ta danışmanlık şirketi ile bir meetingim var. 

Hadi öperler.

Şu sıralar sinirlendiğinde laf sokmamak için kendini zor tutan kahramanınız,

Coco

P.s. Benim morali sıfır sıfır sıfır, beni üzmek hobisi...
Fon müziği: travis-sing

12 Ağustos 2014 Salı

Aday Bana Emmi Dedi

Selam, siz naber ya?

Valla işte benden de iyilik sağlık, normal normal gidiyor her şey, ev, plaza, avm, havaalanı gidip geliyorum, tatil güzel geçti, aşk hayatım vasat düzeyde yani hayatımda bir renk var diyeceğim ama mmeh. En azından aradığımın bu olmadığını biliyorum, guys yeni yeni tanıdığınız elemanla 3. bulaşmada mesela fantastik muvi izlemeyin, fak men onu yerine yalnız izlemek daha iyi. Neyse konu bu değil şimdi.

Uyuz olduğum bir şey anlatacağım, "ben insanı gözünden tanırım" halleri.

Evet evet işe alım odaklı yazıyorum bu ara, bir ara kronikleri tarayıp diğer konularla ilgili muhteşem fikirlerimi de paylaşacağım. Ego, özgüven arasında salınım yapıyor çevremdekiler. 

Ben insan sarrafıyım, ben insanı gözünden tanırım, 5 dakikada ne olduğuna karar veririm...

Ne diyorsun??? Gerçekten mi??? Ya senin kafan ne güzel, ne şahane etiketleme, ne başarılı tespitler onlar öyle. İşim gereği insanlar ırkı ile iş görüşmesi yapıp, pozisyon ve şirket için en doğru tanımlanmış adayı o pozisyona yerleştirmem bekleniyor, bu benim uzmanlık alanlarımdan biri. Kendi ekibim dışında farklı dünya görüşüne sahip insanlarla da çalışıyorum. 
Sanırım en kıl olduğum "ben oldum! ben tamamım artık" diyen tipler. Hayır dostum, sen olmamışsın, ciddiyim olmamışsın, görüşmede bir osurmadığın kalıyorsa, yanında biri varken pantolonundan tombala çekiyorsan, görüşmede burnunu karıştırıp genzini temizliyorsan ve de onu afiyetle yutuyorsan, adayla konuşmayı bırakıp telefonla konuşuyor ya da bilgisayarınla/tabletinle ilgileniyorsan, uygunsuz şakalar yapıp "yenge de erik gibiymiş kütür kütür" ya da "sen kılıbık mısın bakayım" diyorsan kusura bakma ama sen olmamışsın. Ayrıca mini eteğinle bacak bacak üzerine atıp bağırsaklarını adaya gösterdiğin için sana da teşekkürler satış şirketinin gmy teyzesi, yemiş yemiş sıçmamış halinle adaya "sen de pek zayıfmışsın, zargana gibi" diyen mali işler başkanı teyze, sana da günaydın...

Aday pozisyon için yeterli olabilir, yetersiz olabilir, şirket kültürü için uygun olmayabilir, harcanacaktır mesela matmazel, diksiyonu ile ilgili bekleneni karşılamayabilir, mavi yaka ise emmi, abi'cim, şefim, dayı, abla falan diyebilir mesela, overqualified olabilir... Sen bu işi kuralına göre oynamak durumundasın. Yani senin o muhteşem sezgilerini ve diğer anlatılamayacak derecede süper yeteneklerini kullanmadan önce bir kez daha düşünmeni rica ediyorum, lütfen her görüştüğün aday için önyargısız bir şekilde görüşmeye gir, 5 dakikada anlama, bırak aday sürpriz yapsın şaşırtsın seni. Bu tip satışçı klişelerine gerek yok, 40 mülakat yaptım artık ben de ne olacağını ilk dakikadan anlıyoruma gerek yok, işini daha anlamlı hale getir artık. Oldu olacak adayı ısırarak işe al, tüccar gibisin ya hani?? 

Big picture bebeğim, big picture, at şu at gözlüklerini gir havuza.

Yönetici: Ben adamı gözünden tanırım.
Coco: Neden? Retina okuyuculu güvenlik önlemi falan mısın?




Sizinle çalışmaktan büyük bir keyif alan kahramanınız,

Coco

Edit: şarkıyı yazmayı unuttum, Cem Karaca'dan geliyor fon müziğimiz Bir Kız Bana Emmi Dedi Nörüyüm??

11 Ağustos 2014 Pazartesi

İşyerinde Mutsuz Olma Nedenleri

Hafta sonu it gibi gezip, yiyip, içip, dönüp, yatıp yuvarlandıktan sonra...Size tam 30 neden veriyorum, neden sayı veriyorum diye soracak olursanız çünkü şekilci bir pisliğim ve 30'a kadar saymayı biliyorum.



1- Mobbing
2- Çalıştığı işi sevmemek, şirketi sevmemek, yöneticiyi sevmemek. Çözüm: işini, yöneticini, şirketini değiştir, bunların hepsi senin elinde.
3- İşyerinin lokasyonunun değişmesi, taşınma, lokasyon priminin kaldırılması falan.
4- Çalışma arkadaşları ile yaşanan çatışma ve bunu yönetememek
5- Çalışmak istememek, yatmak, itlik yani diyor ki motivasyon kaybı
6- Müşterinin her zaman haklı olması, yöneticinin omurgasız olması, ekibin arkasında durmaması
7- Bir hedefinin olmaması
8- Sıkılmak(anlamıyorsunuz)
9- Gelişim imkanının olmaması
10- Kariyer planının olmaması
11- Kariyer hareketlerinin kısıtlı olması(oynayamam yerim dar sendromu)
12- Katılımcı bir organizasyon yapısı olmaması
13- Esnek çalışma adı altında hep işyerinde olmak, karşılığını öpücükle olsa da alamamak
14- Aile şirketinde çalışmak, what a shame
15- Burnout synd.(bu başka bir yazının konusu, tedavisi ile birlikte aydınlatacağım sizi)
16- Turnover'ın yüksek olması
17- Yabancılaşma
18- Aktif saha görevi, şantiye görevi, agresif satış görevi, düşük prim
19- Hizmet sektöründe çalışmak, sektörel aday görmek mesela sürekli baltalara ve hormonlara maruz kalmak, 9 ay boyunca tek bir kadın aday ile görüşememek, owww yoooooo
20- Kamu'da çalışmak, yo Alper Kamu değil ;) Alper Kamu candır
21- Bir şey üretmiyor hissi yaşamak, anlamsızlanmak
22- Yanlış işe yerleştirme kurbanı olmak, gerizekalı ikacı turnusoludur bak bu, iyi bak, senin bu şehirde işin ne diye sordurur
23- Görev tanımında olmayan ilginçlikler, görüşmede söylenmeyenler
24- Anasının karnından klima ile çıkan ekip arkadaşı, taklit parfüm kullanan ekip arkadaşı, ter kokan ekip arkadaşı, ağzı kokan ekip arkadaşı, dişleri sarı ekip arkadaşı eww
25- Sosyal Medya kısıtlamaları dolayısıyla asosyal medya olmak
26- Farkındalığın yüksek ya da düşük olması, sabırsızlık
27- Liyakat, hakkaniyet, ödül sistemi gibi şeyler
28- Bayram çikolatası, kadınlar günü çiçeği, babalar günü kataloğu, sevgilisi olmayanlar için blind date geceleri olmaması
29- Ego, merhaba canım merhaba canım nasılsın tatlım, iyiyim aşkım
30- Çalışan bağlılığı, işveren markası falan olmak, oha olmak, çüş olmak




Bu kadar zamandır ne olduğunu, ne istediğini bilememek, başkalarının istekleri doğrultusunda hayatına yön vermek senin hıyarlığın diyorum. 

Hala öğrenciysen ve bu yazıyı okuyorsan, staj veya dönemsel işler dene mülakatta işine yarar.
Ağlama genç ya da ağla açılırsın da geç arkadaki koltukta ağla. Üzerime rahat bir şeyler alıp geliyorum, terapi seansımız başlasın.



10 Ağustos 2014 Pazar

Harikulade işyeri isimleri


İçten ve samimi bir ortam için.





Saykodelik güzel kafalar için.






Reklam maliyetinden kısan,arakçı bünyeler için.




Güç metali dinleyenler için.





5 Ağustos 2014 Salı

Kara liste

Mülakata mazeretsiz katılmadı. Bir İKcının en acılı anlarından biri, "why god why me?" şeklinde hönkürdemeye neden olur, yere çökülür, gökyüzüne doğru haykırılır.

Çok mu dramatik oldu?

Çalışılan profile, pozisyonun derinliğine(boy verin benimkisi 1.59), şirketin marka gücüne, sosyal medyadaki imajına, forumlarda ve sourcelarda yazılan yorumlara bağlı olarak değişir katılım. Hele bir de aylardan Temmuz ise yaz ise İzmir gibi tuhaf bir şehir için falan çalışıyorsanız danışmanlık çok daha zorlu oluyor. Guys, 2 yıl İzmirdeydim kimse bana anlatmasın, iyiler hoşlar, levantenler, medeniyetin izlerini bittabi görüyorsunuz, zeytinyağlılar çok iyi La Campana Restaurant'ı yemek için tavsiye ederim aşçıları şahane makarnalar yapıyor. Kronik işsizliğin yaşandığı bir büyük şehir İzmir, adayları relax, i mean her anlamda, neyse konumuz İzmir değil, o başka bir yazının konusu.

Konuyu dönüp dolaştırıp, kötü eğitim sistemi ve aile terbiyesi hatta özgüvensiz çocuk yetiştirmeye falan getireceğim. Evet evet, çocuk yetiştiriyorlar, doktora giderken ne diyeceğini bilmeyen, ağrısının ya da sıkıntısının ne olduğunu anlatamayan, çekingen, kendine saygısı düşük, farkındalığı düşük çocuklar. 4 yaşına kadar anne tarafından yemek yedirilen, 5 yaşına kadar emzirilen, salyası akan bu çocuklar okulda dertlerini anlatmıyor, kalıplara sokularak bir şey öğreniyor, analiz falan hak getire, kitap okumak zaten işkence evliyaların, enbiyaların yüzü suyu hürmetine hayattayız minnoşlar.

Not: 2 aylıkken konuşmaya başlıyorum(yok ya bildiğin anne karnında konuşuyorum, hatta biz 3üzmüşüz 3 numarayı yemişim falan) bildiğin kelimeleri telaffuz edebiliyorum yani bu noktada başlangıç kabul edebiliriz, teyzemin ismini söyleyebiliyorum falan düşün yani, 1 yaşına gelmeden çatal bıçak veriyorlar, 3 yaşında okumaya başlıyorum falan. Yok yok 5 yaşında ilk bestemi yapmıyorum o kadar uçmayalım, Şanel geçenlerde dedi çocukken de tuhaftın dedi tuhaf değildim, antenlerim açıktı. İşte çoklu zeka kuramı...

Milenyaller bizden daha şanslı diyebiliriz, artık kendilerini daha rahat ifade edebiliyorlar, salça beyinli değiller, istedikleri kadar emolar, yeni avatarlar yaratıp onun üzerinden yürüyorlar, hayat bir yanıyla güzel yani.

Kuşaklar, sessiz olanlar, boomerlar, şu anda sahnede olan X'ler yeni nesil yönetici olan Y'ler ve işgücüne  katılan mini mini birler. Allah herkesi birbiri için yaratmış, sizi hangi organizasyon için belli değil.

Ortak derdimiz iş görüşmesi için başvuran adayların, görüşme için davet edilmesi ve sonrasında bir şekilde vazgeçip gelmemesi, önemsememesi, cayması falan. Pasifteki adayı arıyor iseniz, veritabanı kurcalayın ulaştıysanız falan, şirketinizin kötü bir şöhreti varsa, az tanınan bir danışmanlık şirketindeyseniz, kısa sürede mesela bugün saat 16:30'da karşı yakaya davet diyorsanız falan, pozisyon hakkında detaylı bilgi paylaşmıyor iseniz, doğru cümleleri kurmuyor güven vermiyor iseniz, profesyonel duruşunuz çok paçoz ise, ses tonunuza kendinizi bile kandıramıyorsanız aday gelmeyebilir, onun tasarrufu. 

Burada beklenen, yani sanırım, aslında eminim ik kendine muhatap arıyor, arayıp ben vazgeçtim, bana uygun olduğunu düşünmüyorum, süreçten ve de pozisyondan çekiliyorum falan densin istiyor. Üzgünüm bebek eski İstanbul türkçesinin mazide kalması gibi bir olay bu, eski çamlar bardak oldu, köprünün altından çok sular aktı, aynı ırmakta iki kez yıkanılmadı, Coco aldatıldı, unutuldu, sevilmedi.

Pozisyonun derinliği falan dedim ya, mavi yaka ve beyaz yaka arasında derin bir uçurum vardır, mavi yaka da bu sayı uçar uçar, o nedenle önce telefon mülakatı yapmak belki bir çözüm olabilir, yol masraflarının karşılanacağı bilgisi falan. Beyaz yakada ODTÜlü Boğaziçili ayrımı da olmuyor, onlar da aslında görüşmeyi ekebiliyor, ekmek için ikalettin yani.

Tek boyutlu değil, çok boyutlu düşünün, duygusal olmayın, ben de istiyorum öyle adaylar haber vermeden görüşmeyi tek taraflı iptal etmesin, ama kader kaplumbağa kardeş.

Kötü şakalarımla buradayım demiştim, çekemeyen anten taksın.

Son olarak, görüşmeye gelmeyen aday kariyer portallarında kara listeye alınır, şirketin diğer pozisyonlarına başvurmaması için de banlanır canıms, bazen yöneticiler tekrar arayalım nolmuş, sağlık sorunu mu yaşamış, kafasına uçak mı düşmüş, UFO mu girmiş öğrenmek ister, asistan arar who knows? Belki de adayı hıçkırık tutmuştur, o nedenle gelememiştir.


Bu kış oldu bir aday, uçakta bomba var anonsu nedeni ile Atatürk havalimanında 3 saat tutuldu, yok ya o değilmiş, tüm yolcular beklemiş, neyse 3 saat sonra görüşüldü, değerlendirme merkezi uygulamasıydı...

Danışman için doğru aday, doğru şirket, az aday, düşük maliyet önemli olduğundan mülakata gelmeyen aday iyi koyar yani, demek ki zamanında çok koymuş.


Havaalanında hayatının aşkı ile karşılaşacak olan kahramanınız,

Coco





Yazının fon müziği, kara vicdanlı.


4 Ağustos 2014 Pazartesi

Kurumsal Koku Kimliklendirmesi-2



Bittabi Patrick Süskind Koku romanını okuyan bilir şekerim diye cümleye başlamak isterim. Yıl 1998 ish benim için, nasılda okumuş, nasıl da içim dışıma çıkmıştı, o tasvirler sanki kitabın sayfasından fışkırıp burnunuzu aşıp koku reseptörlerine ulaşıyordu.

Elbetteki hastane daha çok devlet hastanelerinin üriner ağırlıklı kokuları vardır sevgilim,
Ev tekstili satanların sabunumsu kokusu,
Yiyecek-içecek satanların iştah açıcı kokusu..





Bittabi markalar bunu babasının hayrına yapar, herkes güzel koku alsın diye. Ter kokusu nedeni ile helak olduğumuz, muhteşem toplumumuzun vücut kokusuna bulunan kimyasal çözümleri ısrarla reddedip bizi ter kokusuna boğduğu birlik ve beraberliğe ihtiyaç olan şu günlerde güzel şeyler koklamak hepimizin hakkı.

E ama,

Tabii ki ama, değişik bir şey geldi başıma, peki bu alerjik bünyeler ne olacak? Kullanılan şahane kurumsal kokular yüzünden sürekli geniz akıntısı yaşayan zavallı fanilere ne olacak? Ya da mağazaları ele alalım, iç mekanda mesai yapan Çinli çocuk işçilere ne olacak overdose parfüme maruz kalmıyorlar mı? Eminim 1. Kalite ürün kullanılıyordur, tabii tabii.

Bu işi yapan bir adayım vardı, o kokuların nasıl belirlendiğinden bahsettikçe bölge müdürü ve benim dibimiz düşmüştü, Bursa'daki müdürü hatırlarsınız...

Acı ama gerçek, kurumsal koku size dokanıyorsa üzgünüm ama Fraiser has left the buildinge hazır olun minnoşlar. Çok az şirket biliyorum ki çalışanına o kadar değer versin de kullandığı sabundur, parfümdür değiştirsin.







Varsa bilen buyursun anlatsın, seve seve dinlerim.

Git işte mudo, Zara Home, English Home tarzı mağazalara şişenin içine batırılmış bambu çubuğu al evini dekoru et falan, ayh içim şişti...

Yazının fon müziği: Burcu Güneş- Gül kokusu kalır sana dokunanın elinde, elinde, sanmaki Yaşar bu kalp yalanların himayesinde

Beğenmediysen Küçük Emrah-Sensiz ben nefes alamam, senin kokunu özlerim hep yollarını gözlerimmmmmm bak bunlar hep 90larda çocuk olmak, bilmezsin

Hadi hadi acıdım yazının fon müziği: Nirvana-Smells like tren spirit

Normalde Dahlia Noir, Ralph, Emporio Armani, hamama gidince zeytinyağlı sabun kokan kahramanınız,

Coco 

Koridor Efem(fm)






Size de günaydın içindeki Polyanna'nın rakıyı susuz götürdüğü faniler, hello Kezban tell me what r u doing? Hello Africa

Her sabah yaklaşık bir saat öncesinde(minimum) ofiste olduğumdan, kahvaltıyı evde yapmak yerine dışarıda, Plaza'nın altındaki Cafe'de, olmadı starbucks'ta olmadı karşısındaki pastanede yapıyordum.

Ahali genelde yalnız bırakmıyor, 4square check-in'i gören köprüdeki ik profesyonelleri 5 dakikaya oradayım, beni de bekleyin, bana bir sebzeli omlet söyler misiniz ile whatsapp'tan yürüyor, ar-ge'deki mühendis Berk eşlik edebilirim deyip sandalyeyi çekiyor cevap vermeden, kendisi bir çizgi roman hayranı, olaylar olaylar, gazete ya da yazı okuyayım derken bir bakıyorum yine bol gıybetli bir kahvaltı masası. 

Gündemin gerisinde kalan bu profesyoneller biz 7/24 online olan social media profesyonellerinin bayağı arkadaşından koşuyor, tüketmiş olduğumuz görselleri humorlarını paylaştıkça minik bir tebessümle geçiştiriyorum. 

Aynı mekana gidip aynı siparişleri vermekten hoşlanmıyorum, sürekli aynı konuları konuşmaktan hoşlanmıyorum, asistanın sürekli çocuğunu anlatmasından da hoşlanmıyorum, alternatifli bir hayatım olsun, sürekli içinden bir şey seçeyim istiyorum, evet modern pazarlamanın bir kölesiyim.

Geçtiğimiz sabah garson kız ki kendisine hayranım sabahın o saatinde fönlenmiş saçlar ve düzgün yapılmış makyaj ile her gün gülümseyerek karşılıyor menüyü getirdi. Sabah sabah yumurta erken saatte, bu sıcakta mmeh, ne alayım ne alayım işte tost var böyle kepekli ekmeğe, içerisinde zeytin ezmesi olmadı mozarellalı sandviç, sıcak kahvaltı tabağı... Daisy ile konuşurken menüyü sağ el işaret parmağı ile yukarı doğru kaydırmaya başladığımı fark ettim, owwwww yooooo, intervenşın taym. Beyin yanmıştı tabi,  overdose iş hayatı aldığımdan mini bir tatile ihtiyacım vardı. Neyseki tatil birleştirildi de 9 günlük bir ara verildi. Gerçi menüyü istedim de ne oldu, tost sipariş verdim ve garson kızımız, yine tost yiyorsunuz dedi, ayh unutmadan bir de Bayrampaşa'nın nadide karakteri Nedim var, o geldiği zaman senin yerine sipariş verebiliyor bugün Ananas dilimi yiyin, çok güzel çok taze, Bayrampaşa'da yaşıyor olabilir ama o pastanenin gülü, saçları da çok şekil.

Şirketten tipler geliyor yan masalara ayh bilseniz insanlar ne tuhaf, çok very confidential bilgileri bu gibi yerlerde duymanız çok olağan, bu nedenle kod isimler kullanır insanlar, kimin kimi tanıdığı bilinmez bazen plazalarda, koridorlarda kulaktan kulağa fısıldanır...

Yan masa:

"Simge diyorum işte, ne olmuş biliyor musun, pazarlama müdürü ile yatmış" owww yea, sabah sabah duymak istediğimiz şeyler bunlar. Terfi dönemi geldiğinde seyr eyle gümbürtüyü, başarıya giden her yol mübah mıdır? Sen ne düşünüyorsun okuyucu? Bence doğal ve normal, özgür irade yani, serbest piyasa, normal şartlar altı yani, code of ethics de bir yere kadar değil mi? 

Dur, yıllar öncesine bir yolculuk yapayım, bir toplantı yapıyoruz, şube müdürü, proje yöneticisi, cfo hımmm evet cfo. Gece 9, tamamlanması gereken bir rapor var, şube müdürü yeni aldığı Iphone'u ile oynuyor evli, hırslı, oldukça güzel bir kadın(erkek olsa şu hikaye bomba final yapardı yalnız), bir çocuğu var, kocasının lise mezunu olması ekibin 1 numaralı gündemi, proje yöneticisi dişlerini rotringle karıştırıp çıkanı yer, bekar, evde kaldığını iddia ediyor o zamanlar 32 yaşında ve yıllar sonra hala evlenmiş değil anket grubunda yer değiştirdi, cfo bekar, o gün o saatte orada olmasını gerektirecek hiçbir şey yok, olmamalı, ayrıca fanatik galatasaraylı ve o gece maç var. Ben, konu tamamen benim hazırladığım rapor ile ilgili ve aslında her şey doğru neden oradayım bilmiyorum. 

Müdür: "ay Erik, bak telefonumu sallayınca şarkı değişiyor", Erik bakar... 

Wtf, benim burada ne işim var acaba. Neyse 1 yıl sonra, müdür kocasından boşandı, Erik ile evlendi, evlenmeden önce olanları anlatmayacağım, sorry, öncesinde ülke müdürü oldu, Erik'ten de bir çocuğu oldu, işte bildiğiniz şeyler. Yani diyorum ki iletişim önemli, biliyorsunuz %100 iletişim yatakta boyların eşitlendiği zaman olur, ben demiyorum Joe Navarro diyor, bkz: beden dili isimli kitabı.

Kitap okuyorum olm ben, çok kültürlüyüm, ibiş.

Ruh hali: Hayatın sefil, önümden çekil -_-

Yazımın fon müziği: Simavi-to the ends of the earth

Tatilden dönüp hemen plaza hayatına uyum sağlayan, dertli gönüllere giren kahramanınız,

Coco

Öperler

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Şirket Kültürünüzden Bahsedebilir misiniz?

Biraz da adayın IK insanına ya da yöneticiye sorabileceği bir sorudan bahsedeyim, öyle bir tatil yaptım, öyle dinlendim, konuştum falan, ortamlara da aktım ay ne şahaneydi bilseniz, mmmh yeni insanlarla tanıştım, yeni insanlar yürüdü falan bak bu kez erkek arkadaşlarıma sormak zorunda kalmadım, noluyor hacı, bu herif bana yazıyor mu falan demedim, anında anladım, çünkü daha önce başıma geldi >_<.

Neyse blogdan uzak kaldım, iyi de oldu, çok da güzel oldu ama engin bilgilerimi sizlerle paylaşmaya devam etmeliyim, sonuçta bu blogun ardında tek kişilik DeV bir çalışma grubu var, o değil de profil 980bin kez görüntülenmiş, sağolsun, varolun, işiniz gücünüz yoksa demek. 1milyon olunca kendime ıslak Hamburger ısmarlayacağım.

Başlıyorum, computer Şirket Kültürü nedir?

Mmmmhh, İK'nın oluşturması, geliştirmesi, yerleştirilmesi beklenen hödö(ilk cümle tanım formatında olmalıdır).

Efendim, şirket kültürü dediğimiz hadise şirket minyonlarının birbirlerine ve dış aleme davranış şekli, bakış açısı, organize tepkileri, duruşu falandır, olmadı mı?

Ya işte günlük rutinde görükmeyen şeyler, ne bileyim lider tarafından mini dozlar halinde verilir bazen, hani paylaşılan değerler hani organizasyonun her üyesi tarafından benimsenmiş, hani bir yağmur yağar ya bazen, işte öyle bir şey.

Mesela;

Mesai saatleri,
Eğitim,gelişim...
Cuma Namazı'na ayrılmış 11:45'ten 13:45'e cuma teneffüsü, dolayısıyla 18:00 yerine 19:30'da işten çıkış,
Haftasonu çalışma,
Kıyafet Kodu,
Türbanlı işçi çalıştırmama/türbanlı işçi çalıştırma, hatta mülakata gelmeden önce adaya türbanlı mısınız gerzek sorusunu sorabilme cahilliği(bakın istediğimde tribünlere oynayabilirim) goygoy bir yana arkadaşlar şirket kodunda giyim ile ilgili yazılı olmayan kural var ise uyulur lakin, telefonda sivaslı mısınız, türbanlı mısınız, kafanız hava alıyor mu diye sorulmaz, bu köylülüktür, davarlıktır!

Mail sonlarına eklenen imzalardaki ismin baş harfi soyisimin son harfi, 
Syg,CMdMiK Prensesi

Ya da mesela bakın, dikkat edin, şirketin tarihçesinde falan işte kullanılan yazı karakteri mailde de kullanılır, kafanıza göre sığır gibi italik, arial, tahoma falan kullanmayın ya da en az göz cırmalayan calibri,  pembe renk olmasın yazdıklarınız, raporlarda kullandığınız başlıklar şirket logosu rengi olur, sinirleniyorum ama! Yani hiç kimse çalıştığı şirketin iletişim bilgilerine baktığında typo hatası görmek istemez değil mi, tövbe tanrıma, aranızda öyle yerlerde çalışanlar var, biliyorum, bir gün gelecek dönence...
Yağmur yağdığında bahçeyi otomatik sulayan sistemi durdurmak için bahçıvan vb.ni arama ve tasarruf sağlama,
Iyileştirme faaliyetleri, döf falan, ayyyyyyyy kalite falan işte, tavandan kablo sarkmasın, insanlar ölmesin,

Merhaba Coco Hanım,

Msjndjfnflfm... diye başlamış maili sen dilinde devam ettirme, sonuna Sevgiler/Selamlar/Selam/Sen nabiyon hacı özledik/Saygılarımla/Kolaylıklar/Bol Değerler/Bol Beyin/Işık sizinle olsun/Öptüm&Gömdüm gibi şeyler yazmak.

Siz dili vs. Sen dili
Aynı hedef koşmadaki senkronize hal,

Bir nevi diğer arkadaşlara hava atma şeklidir işte, şirket kültürü/kurum kültürü, kültür mantarı hımmm İstiridye Mantarı, owwww yooooo bilseniz ne şahane bir şey, olm bunu mutlaka yemelisiniz, tereyağında pul biber ve hafif kekik ile çeviriniz. Afiyet olsun.


Şirket Kültürünüzden Biraz Bahsedebilir misiniz?: 

Bittabi, benim işim bu. Bu soru ile genelde Y kuşağı sonrasında muhatap olur ikacılar, baktığınızda gününüzün 1/3'ü orada geçecekse mülakatta bunu sormaktan daha doğal ne olabilir ki? Nasıl bir ortamda çalışacaksınız, eşyalar ergonomik mi, iş kazaları falan, nasıl bir organizasyon, mesela şirket aktiviteleri neler, günün ortasında şirkette yarı cıbıl kaslı adamlar( evet canım pozitif ayrımcılık gereği kaslı adam kullanıyorlar/No woman No cry) yoğurt dağıtıyor mu, happy hour var mı, outdoor eğitime eşli gidiliyor mu, eşli gidiliyorsa ohoooooo ne yapıyorsunuz siz hacı??
Ayrıca emin olun ki, yöneticiler bu soruyu/soruları seve seve cevaplar, yeter ki para konusu açılmasın, FAK YU MEN! Oraya kadar iyi gidiyordu, negzel anlatıyordu, ücret deyince 16 maaş, kira yardımı, benzin, çocukların servisi falan, öffff yaaaa. Gelişmeye açık alan çok işte.

Yazının fon müziği; benim yazım, ben yazdım, ben ben ben ördek karakanat, evet yazının fon müziği Culture Club-Karma Chameleon

Ben mi yazdım, ben mi bozayım diyen kültür elçiniz, kültür başkentiniz,
Coco


P.S. Elemanın biri klasik müzik dinliyorum diye bana b.k atmıştı, ne tuhaf. Öyle kültürlüyüm böyle kültürlüyüm. Olm, kıskanmayan erkek Notre Dame de Paris müzikali dediğinde cevap olarak "Bana su verdi!" diyebilmeli ağzını çemçük yaparak. O ki yaratılmışların en sempatiği olur gözümde, onu o kadar çok severim ki, belki aşık olurum lan, who knows?






Harikulade işyeri isimleri


Açık ve net, rıfkı gibi rıfkı, çorba içmeyenin ya parası yoktur ya aklı yoktur zaten.

1 Ağustos 2014 Cuma

Nokta atışı




Bozdum bozdum kafayı işle bozdum bu ara. Saçma sapan rüyalar görüyorum, kafamı boşaltmak için deli gibi çalışıyorum, nasıl?

Birlikte iş yaptığım direktörlerden biri coştu, onu da gönder, bunu da gönder, Coco onu da salla gelsin kafasında. Sonsuz bir aday havuzu var kafasında, yetmiyor gibi halo etkisi de mevcut. Hal böyle iken gereken yerde alarm oluşturup bu stratejik olarak yanlış diyorum, hafifliyor. Sevgili beyaz yaka cümle içinde strateji kelimesini kullan, hayat güzelleşsin, dünya bambaşka bir yer olsun.

Önemli olan 10larca aday sunmuş olman değil, önemli olan doğru aday ile görüşüp, doğru zamanda, doğru yere yönlendirmen. Danışmanlık bunu gerektirir çünkü.
Farklı yöntemler dene, aynı yoldan gitme, beynin sürekli aynı yolu denediği için bazı kasları kullanmıyor...
Gerekirse headhunt, sosyal network, olmadı sözlükten bir haberleşme ağı kullan...
Gittim ben.


4 haneli bir görüşme sayısı olunca, istediği gibi tespit kasabilen kahramanınız,

Coco

Outliers


Ay ben bu kitabı edinene kadar ne çektim, ne çektim.

Biliyorsunuz inatçı bir tipim de aynı zamanda, bazen oldukça kıl olabiliyorum. Vakti zamanında biri inatçıyım ben diye tanıtmıştı kendini bana, huysuzum, ahlaksızım, hey gidi günler. Ya bu övünülecek bir şey olsa ben de övünmez miyim? Zeki, çevik ve ahlaksız ve hatta inatçı...

Hani şu eve yakın bir işte çalıştığım zamanlar vardı ya bundan 4 yıl önce, evet o zaman Plaza'nın yanındaki avm'deki kitapçıda aramıştım bu kitabı, öncesinde idefix'ten bakmış stokta olmadığını görmüştüm. Sonra sipariş verilmişti avm'deki kitapçıda da söylenen tarihte gelmemişti de ben iyice kıl olmuştum. Sonra diğer online kitap mağazalarına bakmayı ısrarla reddetmiştim.
Banu Çakar(bizim Banu işte yea) kitap çıkardı geçenlerde, hatta Banu'nun ruh kitabı falan çıktı diye çok sevindik. Neyse işte önce Kabalcı'ya gittim bulamadım, daha gelmedi dedi, sonra Alkım'a baktım yine yok, 3 farklı D&R'a uğradım yine yok, hatta bak kitabın yok satıyor diye twitter'dan bulaştım. Hayır efendim inat ettim, o kitap kargo kolisiyle gelmeyecek, gidip raftan alacağım. İşte böyle bir inat.

Outliers'ı da geçtiğimiz aylarda yine koliyle beyin araştırmaları vırt zırt kitapları aldığımda sepetimde beklettiğim kitaplar arasında tekrar görmemle, AL BUNU AL, ÇABUK ÇABUK, BU SEFER STOKTAYMIŞ, AL AL AL AL AL, diyerek sipariş listesine eklemiştim.

Aslında ben neden böyleyim falan diye okumak istediğim kitaplar grubu arasında diyebiliriz. Mesela bu kitapta Ocak ayında doğanların(owwwww bak aynı cümlede nelerden bahsettim) neden öyle olduğunu, bir iş üzerinde 10.000 saat sürekli çalışmanın nereye götüreceğini, yine ve yine IQ konusu ve Terman'ın termitlerini, yüksek zeka-başarı arasında bir bağ olup olmadığını, ki bu noktada öyle olsaydı mensa'ya kayıtlı herkes çık bışırılı ılırdı sevgilim konusunu falan görmek mümkün.

MediaCat'ın kitap tasarımlarını seviyorum bu arada, bir kitabım olsaydı oradan çıkmasını isteyebilirdim.

Kitaba kavuştum, yeni aldığım kitaplığımda yerini aldı, sonra keyfime göre okunmayı bekledi, önce şehirdışı seyahatlerde default çantamda gezindi, biliyorsunuz okumasam da yanımda olmak zorunda. Şu konsantrasyon ve arınma dönemi geçtikten sonra daha çok sabahları, bölümler halinde okumaya başladım. Okudum, mutluyum. Rahat bir okuma dili var, data seviyorsanız böyle tablolar falan var, the Beatles, Bill Gates, dolayısıyla Steve Jobs falan da var, nesiller arası meslek seçimleri mi dersiniz, hormonlar mı.

10 üzerinden 7,5, benim için tabii, ya pazarlama ile falan ilgileniyorsanız bak, Seth Godin'in Köfte Üzeri Krem Şanti okuyabilirsiniz, gerçi siz pazarlama kökenli de değilsiniz boşverin yahu:) 

Yazının fon müziği: Hayat Öpücüğü dımtıss dımtısssss