İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

28 Ocak 2015 Çarşamba

Esnek Çalışma



Esnek çalışma saatlerinin farklılaştırılması mesela ya da mekandan münezzeh olma durumu, cafe, ev, sinemadan çalışma, şirket hattı olduğu için telefon vasıtası çalışma(tele çalışma ahahah öyle değil be), evden çalışma, çağrı üzerine çalışma, ıdık bıdık.



Aslında esnek çalışmayı pijama ile çalışma olarak algılayanlarımız çoğunlukta. Ben 7/24 çalışma olayına çok da şey bakamadığımdan biliyorsunuz uykudan ses nedeni ile uyanınca sinirli oluyorum ben, globallilik güzel de... Belli yönleri ile ofise bağlı olmadan çalışma fikri cezbediyor halkımızı, ağırlıklı IT departmanı için uygulama alanı kolay, yapı matris olunca zor, farklı ülkelerden katılınca toplantıya bazen kaos, konuyu uzatan iş arkadaşı olunca ölüm.
Annelik müessesine girince falan daha da çekici hale geliyor bu mevzular. Ben baba olacağım.



  • Bosch'ta mesaiye 2 saat erken başlayıp dolayısıyla 2 saat erken çıkılabiliyor. Aynı zamanda ayda 4 gün home-office çalışabiliyor.
  • Ericsson'da belirli bir saati(limit) ofiste geçirdikten sonra evden çalışabiliyorsun, nayz. Ayrıca 7'de işe başlayıp 4'te çıkma, 9'da gel 6'da defol git.
  • Novartis(cuma günleri), Coca Cola, Türk Henkel, Pepsi Co(bundan emin değilim arkadaşlarımın yalancısıyım) uzaktan çalışma varmış.
  • Loreal'de yine ayda 1 gün seçiyorsun VPN ile evden çalışıyorsun(Loreal pek zalım çıktı),
Ya çocuklar minder izni diye bir şey buldum şahane 4 yıldır konuşuyorum burada minder köylülüktür diye sallayan yok, evden çalışmak negzel bir bilseniz, aşk-ı memnu 867. tekrarını izlerken mail yazmak... Minder izni regl ağrısı için kullanılan izin değildir, o iznin adı Yüce Divan olacak...

  • Eureko'da core saatler arasında şirkette olmak zorundasın ama istediğin saatte gelip gidebilirsin, anlamadın değil mi? Mesela 09:30-16:30 arası bir saatte şirkette gözükmen gerek.

Faydaları;


  1. İstediğin yerden çalışırsın.
  2. İstediğin zaman çalışırsın(bu değişir, değişkenlik gösterir).
  3. Daha hızlı çalışabilirsin, odaklanırsın falan.

Evet, başım çok ağrıyor devam edemeyeceğim, hadi ben uçağa kaçtım. Flexible çalışmaya kafam girsin.

Yazının fon müziği: üç tenor'dan gelsin efendim Sen benim güneşimsin Coco dediğinizi duyar gibiyim.

Öpebilirsiniz.

27 Ocak 2015 Salı

Ücret ve Yan Haklar


Noooooooooo, no no no no no, friends with benefits değil.

Kitleye sordum twitter'dan kimse sallamadı, en son 22 Eylül'de sormuşum fikirlerini, sonra ekledim bloga, şimdi kimse katılmayınca individual yazıyorum sonra vay efendim ben duymadım, görmedim, okumadım anlamam. 

Yan haklar(YANAKLAR) yani çıplak ücret dışında bir çalışanın motivasyonu artsın diye yandan yandan verilen haklardır. Servis, yemek, Akbil falan değil gerçi o artık İstanbul Kart çemkirmeyin hemen, bilip de bilmezden gelme, salağa yatma benim işim. Kar paylaşımı, şirket aracı, yıllık bonuslar, tatil(yıllık izin değil şirket sizi tatile gönderiyor), lokasyon değiştirmede taşınma yardımı, mesai, hisse senedi, tatil kuponu, çek, içki-yılbaşı sepetleri, indirimli şirket ürünü alma(Bosch, Arçelik), abonelik...

ÖSS, yani özel sağlık sigortası, ürünler arasında Türk halkı tarafından en elle tutulur olarak görünendir. Sağlık sorunu yaşadığınızda özel hastanede tedavi görme, yatma, operasyon, fizik tedavi falan olayları, yani normal halktan farklı değerlendirilirsiniz. Diş paketi, plastik cerrahiyi kapsaması elzem tabi.
Hayat Sigortası, öldüğünüzde ardınızda kalanların rahatlamasını sağlayan bir ürün, yani bakmakla yükümlü olduğunuz, anne, baba, çocuk, hasta kardeş gibi aksesuarlarımız var ise işe yarar. Benim gibi kimsesizseniz, bakmakla yükümlü olduğunuz anybody yok ise hayat sigortası yaptırmak Cocoluk değil kekoluktur.
BES, bireysel emeklilik, sizin yerinize 10 yıl paranızı tutabiliyorlar 56 yaşında geri alabiliyorsunuz, yatırım yapamayan, ilgiyi seven bir kekosunuz. Fon değiştireyim, fon bozdurayım mmmhhh diyemediğinizden paranızı sizin yerinize baskaları kullanıyor, unutmadan devlet eğer siz 100 YTL verirseniz 25 YTL veriyor, belli zaman kısımları ile sistemden çıkış mümkün ama geri alabileceğiniz para da belli, SO KEKOSUNUZ. Kendi emeklilik maaşı dışında ek gelir diye anlatılır, ortamlarda söğüş diye konuşulur.

ya da ayrı olacak Monş

  • Spor klübü üyelikleri, market kuponları, zincir mağaza indirimleri, psikolojik etkisi olan güzel yan haklar.
  • Park yeri, yüzyıllardır ego savaşanlarının en nadide örneklerinden biri,  hele ki adın yazıyor ise.
  • Benim için şöför olması, masa biliyorsunuz masamın olmadığı yerlerde çalıştım ben, ona bir masa ver baba.
  • Uçak bileti, Uçuş kartları, consierge, kral dairesi falan diamond üyelikler, ayh galiba bu ara fazla uçtum.
  • Koçluk fırsatı, kurum içi koçluk, mentorluk, eğitim desteği...
  • Expatlara araba, ev, çocukların okul taksidi, hatta bazı expatlara araba şirketin değil kendi arabası olma fırsatı. Olmadı bir expat sevgilim beni çeke çeke Milano'ya götürsün de takılalım, benimkiler hep sefil, hep üzünç, hep canımı sıkılmaç, gözyaşı, bir daha kimseye seni seviyorum demeyeceğim, naled olsun!!!! Expatlara balon!






Şimdi de network dialoglarını paylaşayım, düzeltme gereken varsa mesaj atabilirsiniz, yanlış bilgi aktarılmasın, buyrun neler oluyor;

  1. Mesela, Arçelik, uzman seviyesi için, sağlık sigortası ve bes, yönetici seviyesine araç, yakıt, bes veriyormuş.
  2. Pfizer'de yan haklarını kendin belirliyorsun, işte bir sepet düşünün onun içinde seçiyorsun bu olsun bu olmasın,
  3. Cargill Amerika seyahati hediye ediyormuş,
  4. Hsbc'de tahsis edilen aracı geri verip nakdi hakkını alabiliyorsun.
  5. Turkcell, eş ve çocuk sigortasını bozdururken market alışveriş çeki alabiliyorsun. Yıllık izin dışında izin hakkı satabiliyorsun yani nakit olmuyor ama yerine mercimek alıyorsun, Havva kızı mercimek. Teknosa çeki falan...
  6. Digital HR'da Hürriyet Gazetesi İK teyzesi benzer bir uygulamadan bahsetmişti 2015'te çapraz esnek yan haklar uygulamasına geçip bunu online olarak takip edecekti çalışanlar, onun yalancısıyım. Ayrıca orada da yeni bir yapılanma var, yeni yapılanmalar ne gıcıktır var ya, küçülmelerden sonra en boktan durumlardan biri, bir diğeri şirket evlilikleri bak bu konu uzmanlık alanım, nasıl sudan çıkmış balığa, ördeğe, olmadı tembel hayvana dönüyorlar aklın almaz.
  7. Benzin çeki, çocuklara balon, oyuncak, kredi kartı, ilaç şirketleri için rüşvet bütçesi yok baklava al, yok doktorun kaynanasını hamam götür, konser bileti(Tuborg), maç bileti(Vodafone), işe yeni başlayanın ailesine çiçek gönderme!!! 
  8. Speak çağrı merkezi yüksek performansı olan çalışanların ailelerine tebrik mesajı gönderiyordu ne kadar mükemmel bir çocuk yetiştirmişsiniz diye, uhm.
  9. D&R yıl sonu stokta kalan kitapları performans ayağına veriyormuş çalışanlarına, Ps4 alan da varmış tabii, DVD seti, koşun stok eritmeli engagement'a şahit oldunuz, bu tarihi bir an.
  10. Doğum günü izni, smiley was here, açın bakın yazdım daha önce doğum günü izni veren şirket var o gün ya da o hafta içinde kullanıyorsun.
  11. Roche'da çocuk başına kreş yardımı 800 küsür yetale imiş, yutkundunuz mu, güzeeellll.

Bazı şirketlerde babayı veriyor, sakın sizin çalıştığınız şirket olmasın? Tahta olmasın?

Evet kekocuklarım bu hikaye burada biter, şimdi işinizin başına, her nerede yaşatılıyor ve çalıştırılıyor iseniz. Benim oldukça minnoş, iyi niyetli ve gizli bilgi diyerek şirket ismi vermeyen danışmanı telefonda sepetlemem gerekiyor. Saçmalamayın tabii ki yeni fırsatlara açığım daha yöneticilik maceralarımı dinleyeceksiniz. Ayrıca tweete cevap yazmaya tenezzül etseydiniz sizin verdiğiniz bilgi de yukarı da yer alırdı, siyu.


Gözünüzün nuru Gossip Girl'nüz,(ah ah hatırlamazsınız siz Monster Türkiye çalışanları ellerinde kutularla ofisi terk ederken ve bu haberi kimse bilmezken blogdan yazmıştım, neler oluyor diye ne gizemli ne hoş günlerdi o zamanlar, şirket sırları, toplantı notları falan paylaşırdım, dark side i love you),

Coco

Xoxo(ağzından mı öpmüş)

Yazının fon müziği: Secret
P.S. Okurlardan ikiz olanlar var anlarım onların halinden, Reyhan ve Zeynep sizi selamlıyorum, fizik bölümünden mezun olmak yeterince acı veren bir deneyimdir, my condolences to both of you.



26 Ocak 2015 Pazartesi

Seyahat





Merhaba canım,

Siz naber? Benim çok yoğun, hayatım akıyor. 2015 süper, Ocak ayı muhteşem, kimileri bitsin diye sızlanıyor ama camoooon, mevsim normallerinin üzerinde hava sıcaklığı var, tshirt ile geziyorum, dondurma yiyorum diyetten arta kalan zamanlarda yürüyüş, doğum günü kutlamaları. Kış bitsin diyen kitle yazın da yaz bitsin aman bu ne sıcak diyecek, 2 haftalık tatiline gidip gelecek, işe alışamayacak, maillere boğuşacak, yine sahil kasabasına gitme hayali kuracak, bir cafe, bir butik otel bir butik otel kuracak, domates yetiştirecek, köfte satacak, kimse üzüm bağı almayacak. Hayalleriniz kadar büzüşüyorsunuz, hadi big picture. Hayal ettiğiniz hayatı yaşamıyorum, ben kendi hayal ettiğim hayatı yaşıyorum ve benim hayatım çok güzel(şükürler olsun tanrım, umarım siz de harika hayatlar yaşıyorsunuzdur ama lütfen en harikası benim olsun). 

Her Pazartesi cv güncelleyip, iş arıyorsunuz, hı hı, evet bunu yapmıyorsunuz, yapmadığınız için aynı masada oturup, aynı tiplerle takılıp, aynı Pazartesi Sendromu loopundasınız. Gezmiyorsunuz, seyahat etsenize kuzum, seyahatte sıhhat vardır, tabii her şehir dışı dönüşü pazartesi sabahları halkı selamlayın Twitter hesabınızdan, yapın bunu, gün aysın, senin için bile. 

Benim dileğim, GöbekliTepe'nin hemen ortaya çıkması ve bu yılın Nisan ayında orada gezebilmem-_- ay nov ay nov, ay nov!!! Tamamen diyorum. Ortaokul öğrencisi iken turizm dersi alıyorduk biz, benim hocalarım 75 yaşında yüzü haritalara benzeyen insanlardı, Milli Güvenlik Hocası Jacob Paşa nurlar içinde yatsın papyonlu bir beyefendi idi, bu başka bir hikayenin konusu, turizm adı altında tapınakları slayttan izlerdik, bak slayt diyorum hani şu baş parmağınla işaret parmağın arasında tutabildiğin, projeksiyon ile duvara yansırdı, ya hani çıkır çıkır bir kumanda ile değiştirebilirsin ya... Höff neyse bunu anlatmakta uğraşmayacağım, efendim ben o slaytlardan öğrendim tapınaklar, sütun sayıları, Selçuklu motifleri, heykel detayları, helenistik dönem... 90'lar mmmm harikaydı bir bakıma, bazılarınız o dönemde kreşteydi, isim vermeyeceğim.

Neyse, seyahatte sıhhat vardır, kafan açılır, nasıl ki beyin faaliyetlerin düzenli egzersiz ile artıyor, hafıza konusunda olumlu şeyler yaşıyorsun, seyahatte ruhu besliyor canım. Guys, harika bir roadtrip arkadaşıyımdır, foursquare'de radar gördüğüm noktada checkin yapıp acab heştegi bırakabilirim-_-. Tekne ile de açılabiliriz klasik teknedeyim çok eğleniyorum ayak is everywhere fotosu paylaşırım, ahtapot yerim, kaptana laf sokarım, yaparım tersim pistir.

Gelelim uçakla gidilen seyahatlere, seyahati önceden iyi planlayın, hatta takıntılı olan boyfriende verin bu işi, detay sever bünyesi ile harikalar yaratsın, destinasyon belirlesin, plan yapsın, biletleri alsın, vize işlemleri bıt bıt, seni prenses gibi hissettiren boyfriend candır. Aslında yengeçleri bu yüzden çok severim, bana hiç iş bırakmadılar, valiz hazırlasın ne giyeceğine karar versin, kıyafetleri valize yerleştirsin, ay canım benim ne minnoşluk, regl olduğunda çikolata falan da alır yengeçler, hastalanınca çorba yapar...Okeay zamanında çok bok atmış olabilirim(hayır kimseden özür falan dilemiyorum, günah çıkartmıyorum, ben özür dilemeyi sevmem ama 2 kez diledim, so, çok önemliydi. Özür dilemem, diletirim, sirebond effect). Arkadaşlarınızdan öneri alabilirsiniz, Bruges'da nereye gitmeli, hangi vişneli birayı tatmalı... Eser miktarda foursquare yorumu, ekşi database search falan). İklimsel durumlar, ne giymeli, bunlar önemli tabi, az eşya ile survive etmeye odaklanın, ciddiyim. Haydi şimdi havaalanı maceralarımla geri dönelim, hepinizden fazla uçuş miline sahip olduğuma göre SES KES! PRENSES hazretleri fikirlerini beyan edecek, hatırlatın da bir ara protokolde kime arz edilir kime saygı sunuluru anlatayım.








ALL YOU NEED IS LESS

Düzenli bir aşk hayatınız olsun tabii, önceliğiniz bu.


good morning sunshine



  1. Hangi havaalanını kullanacağınızı kontrol edin, İstanbul'da 3.sü yapılana kadar 2 adet havaalanı olduğunu söylemem gerek ve ben yanlış olana gidilen 4 ayrı hikaye 2 kez uçağı kaçıran 2 denyo kuzene sahibim, uzatmayın ve kontrol edin.
  2. Belirtilen saatte orada olun, yurtdışı için daha erken orada olun, güvenlik kontrolleri, vırt zırt var, hele bir de çoluk çombalak iseniz daha organize ve dikkatli olmak gerek. Up in the air filminde çok güzel tespitler yapılır, çocuklular ve yaşlılar ve hatta Asyalı turistler hakkında, Anadolu kaplanları vardır mesela şehrin sahibi gibi davranır geniş geniş konuşur el kol kullanır, şakalar komiklikler yapar, kemerini çözene kadar siz yeni bir çağa geçersiniz bu noktada kadın kökenli kimliği kullanmak akıllıca, flört edin demiyorum, VIP girişi kullanın aman ne yaparsanız yapın.
  3. Likit/sıvı kısıtlaması olduğundan kilitli poşet bulundurun, kimse 300 dolarlık parfümü kutuda bırakmak istemez, el bagajı hassas mesele.
  4. Havaalanını keşfedin, yemek alanı nerede, lavabolar(hem yemek alanı hem kapılar için bir çok noktada vardır ama panik başka bir şey, çıkışları falan bilin, ayh güvenlik işte. Mottom "Kimseye bakmayacaksın herkesi göreceksin, beklediği anda değil beklemediği anda gideceksin" sanırım anlayamadın.
  5. Uçağa son yolcu binene kadar daha doğrusu slides armed anonsu gelene kadar uçak kalkmayacak, tabi ondan önce kuleden permission gelecek offfff, prosedürü boşverin asıl mesele yolculara tahammül etmeyi deneyin, bazen uzun bir yolculuk sonsuzluk gibi gelebilir, binmiş sırasında tartıştığınız adam/kadın yanınıza oturabilir hem de çocuğu ile hem de sarhoş hem de aşk acısı çekerken ya da cenaze haberi almışken henüz o yüzden en sevdiğim dizi Seinfeld'de dediği gibi "serenity now insanity later" my friend.
  6. Çocuk ile yolculuk edenler için survival kit şart, kontrol listesi, oyuncak, boyama kitabı, daha küçük bebeler için battaniye, hijyenik ürünler, atıştırmalıklar, kulak tıkacı, boyunluk, yedek kıyafet, müzik çalar... Hatta aradaki koltuğa oturtmak, havaalanındayken anne ya da babadan sadece birinin ilgilenmesi uçakta diğerinin devralması, tek uçuşuyor ise host ve hosteslerden yardım istemek mümkün(part of job).  Çocuklar aç, yorgun, sıkılmış olduklarında ağlıyorlar bir de basınç olayı var tabi, ilgisini dağıtmak gerekiyor. Uzun uçuşlar için uçak içinde hareket ettirmek gerekebilir(farkında mısınız bilmiyorum ama bu kez zırlayan çocuklar ve ailelerine karşı oldukça sevimliyim, kargo bölümünde taşımak lazım demedim).
  7. Çocukla iletişim kurun.
  8. Çocuklara bir yaşam tarzını benimsetin kendi çantaları/bavulları olsun, kendileri taşısınlar, medeniyet azizim, bizimkiler 6 aylıkken tutuşturmuşlar çatal kaşık sonraları bıçak, so halimi biliyorsunuz, bırakın kendileri yesin, hey özgürlük. Yemeği döksün, üzeri kirlensin, zaten yedek kıyafet almıştınız.
  9. Sarılın, kucaklayın, rahatlatın ama lütfen o bet sesinizle şarkı söylerken kısık sesle söyleyin, kulaklarım acıyor, detone sese dayanamıyorum, zurna sese dayanamıyorum...





Sanırım bu kadar, 72 kez daha uçakla uçmak hakkında yazı yazacağım, get used to it.

21 Ocak 2015 Çarşamba

İşe Alım Faktöri

Hay doll, 

En sevdiğim mekanlardan birinde eski bir ekip arkadaşımı bekliyorum, işten çıkıp gelecek. Benim de diyetisyen randevum vardı, işler yolunda gayet güzel gidiyor, içinde un olan her şeyi yiyemediğim için ot, ıvır zıvır, bitki çayı falan takılıyorum. Hayat biraz zor mesela 3 aydır ilk kez  makarna yedim geçen hafta midemi rahatsız etti, üzgün smiley, ağır geldi... 



Karşımda kafenin yöneticisi masa başında bir garsona pozisyonu satmaya çalışıyor, kızın hazırda bir işi bulunuyor,  bir kafede çalışıyor, "6 ayın dolduysa da önemli değil, bence gel sen bizde başla, boşver, iş hayatı, 15 gün bekleyecek vaktimiz yok ayrıca müdür bey'e de iletirim ama o zamana kadar sanmıyorum yani..." minvalinde bir şeyler söylüyor, vay anasını sayın seyirciler. Genç kadın 6'da uyanıp işe gidiyormuş, "evrakları hemen hazırlayamam, Pazartesi belki başlarım" demeye başladı, yetkili teyze tam bir satışçı, evrakları nereden alacağını nasıl alacağını(5 dakikalık işlermiş) anlatıyor, genç kadının yanında motor kıyafetleri ile bir beyefendi oturuyor, çayını neden içmiyormuş. Genç kadın haftasonu izin istiyor çocuğu varmış ve sadece bir gün görebiliyormuş yasal bir şeyler bir şeyler, uhm kadın şaşırdı. Sabah gelirse farklı öğlen gelirse farklı... Sigorta hemen başlıyormuş, takdir ettim, mmmmmh. Hımm maaşlar 5'i ile 10'u arasında yatar ama kesin yatar, genç kadının şu anda çalıştığı yerde hep sarkmalar yaşanıyormuş mutsuzlar.

Kayla ile buluşacağız bugün Belçika'dan bana bir şeyler almış, Allam ne mutluyum. Kayla'nın new comer maili geldiğinde bizimkiler cv'sini incelemişler, owwww hımmmm sigorta şirketinden geliyormuş, hem de mühendismiş, hımmmm şu okuldan mezunmuş, evliymiş, acaba çocuğu var mıymış, yokmuş, mülakatına giren yönetici hopluyor hemen... Ücret tarafına geliyordu, boşluğu doldurmaya yerini doldurmaya geldiği naftalin ağız kokulu eleman yetenek seçilmiş farklı bir departmana geçmişti, herkes mutluydu, aslında yetenek değilmiş.

Beyaz yakalıların;

1-Her şeyi bilmelerine 
2-Bir boku da beğenmemelerine 
3-Herkesin kendini yetenek görmesine, hastayım.

Elemanın ağzı gerçekten kötü kokuyordu, leş, cenaze gibi hatta beterböcek kokuşmuşluğu bayıyordu, tabii bu kimi tanıyor olduğuna  engel değildi. Departmandakiler ondan şikayetçi idiler, tekliflerin zamanında yapıldığını gören yokmuş, benim onunla işim diğerleri gibi değildi, direktör seviyesinde çalıştığım için ona ulaşan teklifler 2.günün sabahında tamamlanmış olmak zorundaydı, so sadece yakınlaştığında naftalin kokusu geliyordu ben de ağzına parfüm sıkıyordum... Kayla sabah geldi, tüm departmanla tanıştırıldı, sevimli biriydi, ilk hafta kendisini yalnız hissetmesin diye tüm ekip hem yemek hem de kahve/çay aralarında yanındaydı. 2 gn tutabildiler, 2.gün yüne departman dedikoduları, çekiştirmeler başladı, ben mi? ben öyle denyo konulara girmem öğle aralarında ve kahve molalarında daha dünyevi şeylerden konuşurum, GE'de neler olmuş, hangi sergi var, filmler, fonların hangisini bozdurmak lazım, Tokyo'da Sakura Festivali ne şahane oluyor değil mi? Onu küçük Sakura Festivallerine götürün, onu çok sevin çünkü Coco ilgiye bayılır. Tabii bu yeni gelenin yüz ifadesini ve şaşkınlığını incelememi engellemedi.

Teyze garson adayının aklını çeldi, kız/genç kadın işleri nasıl yaptığını, bu işi ne kadar çok sevdiğini söylüyor, otobüsle gelmesine gerek yokmuş bu semtte yaşıyormuş(Nişantaşı), hımm demek yemekler burada yeniyor hımmmm sınırsız kahve de varmış...

Gün geçmiyor ki bir işe alım hikayesine rastlamayalım dostlar. Tabii ki yeme-içme sektöründe kafenin ortasında yapılmalı bu görüşmeler ki müşteriler ne kadar şeffaf olduğunuzu görsün, ücret bilgisini duysun... Ya ne alakası var mesleki hastalık ile algıda seçicilik ile, gördünüz gayet minnoş oturuyordum, diyetisyenden çıkmış Kayla bekleme oyunu oynuyordum...





İşte dostlar aslında işe alım çok kolay bir iştir, keko bir aday bulursun, pozisyonu satarsın, rakip firma için turnover yaratırsın, aday işe başlar beğenmezse 6 ay içinde başka bir firmaya geçer, olur sana turnover basit bir döngü. Ya ne alakası var, "işe alım sanattır" diyen Coco'nun ağzına terlikle vurun. Doğru adayı doğru işe yerleştirmek mi aman boşver, mutlu çalışan kimin umurunda?

Blue dönemindeki Artista'nız,

Coco

Yazının fon müziği: Eminem ft. Rihanna-Love the way you lie

15 Ocak 2015 Perşembe

Harikulade işyeri isimleri


@dactly kullanıcısından aldım görseli, Aylem olmadı benim hiç, koruyucu aile baktı bana.

Gelecekteki Sevgiliye Mektup

Bugün de aramadın aybolmuyor mu?






Sen naber yea, neler yapıyorsun? Oldukça iyi bir gün geçiriyorum, değişik sürprizler, dostlar, arkadaşlar, telefonlar, mesajlar, mesajlar, bol pasta, bosbol çiçekler ekseriyetle orkide aldılar bu yıl. Akılda kalanlar ve içimden geçenler. #cocoday i bu sefer 15'inde kutladık her yıl başka bir güne denk getiriyorum, oğlaklık güzel.

Sanırım o kitabı yazacağım, yani bazen yazarım diye düşünüyorum sonra salla diyorum böyle iyi, gerçi teklif geçen baharda geldi ama biliyorsun kafam çok dolu. Aslına bakarsan son 2 haftadır gördüğüm rüyaları hatırlayabiliyorum bu da demek oluyor ki kafam boşalmaya başladı ve yine fantastik rüyalarıma geri döndüm, artık uzaylı ajanlar topuklarımı yıldız şeklinde kesebilir lazerle hem de Sirkeci'de tüm insanlığın ortasında, başbakanla hastane odasında toplantı yapabilirim, okuduğum fantastik kitapların etkisinde kalabilirim, ellerimi iki yana açtığımda Storm gibi rüzgar yapabilirim, onun düşüncelerini okuyabilirim...
Yoğun tempoda çalıştım, insan gibi çalıştım ama üst düzey yönetici gibi çalıştım, sabahları erken kalktım, 5'te uçağa bindim, 7'de toplantıya girdim kahvaltıda süt içtim... 

Previously on hr kronikleri 

Kitap teklifi aldım, yaz yayınlayalım dediler, bu blogun kahramanının yaratılma nedeni kitabın yayınlanması ile sona erer belki.
Güzel filmler izledim, birkaç kitap okudum.
Sağlıklı bir ilişkim olmadı bu yıl, kimse beni sevmedi, u know Diego...
Ekşın yapmadım demek değil bu tabii, camon evlenme teklifi de aldım, neyse konumuz bu değil.
4 kilo verdim tekrar Aylin ile çalışmaya başladık, uyuz bir test yaptı ve bazı şeylere intolerans geliştirdiğim ortaya çıktı so pirinçten ekmek yapıyorum U know çok iyi bir aşçıyım hadi ama dalga geçmiyorum, lisans zamanı Coco Hell's Kitchen'ın 15 kişilik Cuma Yemekleri oldukça ünlüydü. 1 yıl boyunca 15 aç üniversite öğrencisine yemek hazırladım, bulaşıklar onlara ait bazen yetenekliyim.  24 yaşımda takılıp kalmam geldi aklıma, o yıl benim için çok zordu, en yakın 2 arkadaşım geçiş yapmış, Sonny ile ayrılmış 135 metrekarelik 4 odalı bir evde yapayalnız kalmıştım. 4 tane dersim vardı ve ortalaması 100'dü, insanlar benim evimde benim notlarımla ders çalışırken ben konsere ya da tiyatro gösterilerine gidiyordum. Pate o dönemde çok farklı olduğumu hatta "Cem Yılmaz'ın oynadığı merhaba merhaba Ajda Pekkan ne o gerginsiniz bugün" reklamına bile gülmediğimi söyler, Cem Yılmaz'ı çok severim de. Yani ilk kez kendimi kapatmadım, shut down olayı ilk değildi belki son olurdu, içimdeki phoenix havalanacak ve her seferinde daha ışıltılı bir şekilde dönecektim. Oyundan 12 gibi dönüyordum eve sonra uyuyordum 3 gibi uyanıp evdeki sefillerin ders çalışırken yemeleri için risotto, kıymalı börek olmadı fesleğenli domates soslu ekmekler pişirip geri uyuyordum. Ve o zamanlar 38 beden kıyafetlerim vardı. So belki intolerans kendi kendime geliştirdiğim bu karbonhidrat bağımlılığından kurtulma zamanı şimdi idi.
2 sunumda benden+blogdan bahsedildi, çok mutlu oldum.
Evlilik teklifi aldım, yüzüğü kabul etmedim, teklifi de kabul etmedim, höefhhh ben her yıl teklif alıyorum zaten akıllım, konu bu değil, iyice okuduysanız yazmayacağım bir kez daha.
Bana güldüler, yazılarıma güldüler, bana hep gülüyorlar böhühühühü, yek yea mutluyum, iyi şeyler oldu.
2 kez soğuk algınlığı 2 kez larenjit geçirdim, burnum falan tıkandı, you know.
132 kez uçağa bindim, bir o kadar gün otelde konakladım.
XYZ adet(adet mi çüş) aday ile görüşme yaptım.
XZY tanesinin işe girişi gerçekleşti.
XZ ilan kapandı.
XZYA cv incelendi.
XY saat eğitim verildi.
X zirve/kongre/konferansa katıldım, X sayıda konuşmacı olarak yer aldım.
X kişiyi hayatımdan dehledim, kayıplarımız oldu.
XY kişiyi mute'a aldım, kafamı şişirdiler, onlar da beni aldı.
X toplantım sıkıcı ve kötü geçti.
X kişi öldü çalışanlardan, üzücüydü.
İşe aldığım XY kişi yaralandı...olm ben onları trafik kazasında yaralansınlar diye işe almadım yea...
Mct-İK Zirvesi'ne davet edildim.
Reklam gelirlerini büyükanneme verdim, yes blogdan gelenlerle kira ödemek, kıyafet almak falan mümkün, ne demek ben kira ödeyemiyorum...
Peryön Coco'yu tanıdı like İsveç'in Filistin'i tanıması gibi.
Digital HR konferansına ve HR Dergi Zirvelerine katıldım, hayır hayır dinleyici olarak.
Bruncha davet edildim, hep yazılar yüzünden oldu bunlar.
Content Marketing var bir de. 
Gugıl pılas'ta 1 milyon 4 yüz bin görüntüleme oldu, tenk yu guys, i love you so much. Ve tüm bunları şuursuz bir şekilde yapmam emin olun başarı olarak tanımlanmalı, hayatta kalmam bile tesadüf.

Alexa'da  sağlam zıpladım.
Ekşi'den Otis Ağabey:) (Neyzen'in bugünleri görmesini isterdim), Hürriyet'ten Kanat Atkaya ve Zeynep Mengi follow etti, oldukça mutluyum anlatamam.
İkea'da bu yıl evlenme kararı veren çok yakın bir arkadaşım için çeyiz baktım, evet.
Kendimi sıklıkla yolda, koridorda, starbucks'ta şarkı mırıldanırken, market arabası ile alışveriş yaparken de benzer şeyler yaparken yakaladım. Aman tanrım o insanlara dönüştüm galiba.
1-2 müze gezdim, içeri şehirde yürüdüm iki gözüm kadar eminim sen yoktun. Anlatacak çok fazla şey birikti...
Ve en önemlisine gelirsek eğer;

Sonra bir sabah 6'ya doğru uyandım, uyanınca ilk yaptığım şey elimi soldaki sehpanın üzerine atıp mobil device almak, o da nesi, sersemliğim 5-6 sn. sürdü, ice age'de scratch'in meşe palamudunu gördüğü an vardır ya böyle hareler, ışık hüzmesi alttan org sesi gelir, hah aynen öyle. 

Hallelujah!!!!!!!!
Fazıl Oral beni twitterdan takip etti!!!! End of story, bu yıl çok güzel bir yıldı, 2015 daha da güzel olacak.

K2'den sevgiler.

Always yours,

Coco Maya de Medina

Yazının fon müziği: Fergie'den sesi açın canım- A little party never killed Nobody

14 Ocak 2015 Çarşamba

Neden İşten Kovuluyorsunuz?

Bana attan yok yok eşekten düşen birini getirin. 

Atılıyorsunuz mu deseydim? Dehlenme, şutlanama, tahtalı köyü boylama, kaportayı çizdirme mi deseydim?

Back to the future 2- hatırlar mısınız? 80'lerde çocuk olmak başlığı altında bu görsel ile birlikte konuya dalalım, liseliler hatırlamaz, Fax ile işten kovulma vardı, mmmmmhhh. Yıl 2015, bazı yerlerde faks hala kullanılıyor.


Ve önünde sonunda işten atılan insan bir cover hikayesi uydurur çünkü ortalama Türk zekasına laf anlatmak zordur, hepsi kariyer koçu, headhunt, bu işin piridir. Bu tip insanlar diğerlerini gözlerinin içine bakarak değerlendirir, şıp diye teşhis kor yeri geldiğinde doktor, yeri geldiğinde mühendis, bankacı, patron olur. Her şey olur, ülke kurtulur.









İşte 21 tane aslan gibi işten atma nedeni, yerseniz;

  1. Topluluk kurallarını ihlal etme.
  2. Toplantıda porno izlemek, ya olmadı sanıyorsunuz ama bu kardeşiniz bunu gördü, ya valla bak, etik kurulu falan olaylar olaylar. Uyarı aldı ama yönetici, şimdi böyle ahlaksız tiplerin(evet iş hayatının görünmeyen kuralları) bazıları işten atılırken bazıları atılmaz, kimi tanıdığınız önemli, 152 kez söyledim.
  3. Toplantıda kendini ellemek bunu daha önce anlattım.
  4. Let's get some bitchin'!!!! Canıms yapmayın bunu, yöneticinize, patronunuza, şirketinize sosyal medya hesapları üzerinden giydirmeyin, şut şut şut ve top ağlardaaaaaaa.
  5. Şirketten biriyle one to one corresponding, bak bununla ilgili şahane bir hikayem var hani arşivde yumulmuşlardı birbirlerine de uyarı almışlardı, sonuçta profesyonel hayat. Daha büyüğü c-levelda oldu. Adam -3deki amfilerden birinde asistanı ile basıldı, ne oldu biliyor musunuz, hiçbir şey:) olm c-level'a gelin o zaman görüşelim, unutmayın ahlak kavramı bulunduğunuz şirketin değerleri, yerelliği, pirimitifliği ile değişkenlik gösterir. 
  6. Büyü yaptırmak, bununla ilgili bir case var belki başka zaman anlatırım, sihir-büyü bilimsizlik whatever. 
  7. Mobbing.
  8. İş arkadaşına cinsel taciz, öbüşmek, pandik atmak falan.
  9. Ofis dedikodularına katılmak, işten şikayet etmek, ay çocuklar benim böyle bir arkadaşım vardı, farkındalık çukur, hiçbir şeyin farkında değil. Şöyle çalışıyorum böyle çalışıyorum aynı zamanda açık alanda yüksek doz şikayet, tüm departmanın olan bitenden haberi var yetmedi, çalıştığı direktör yöneticisine şikayet etti bunu, aman tanrım dedim. Yapmayın guys, iş hayatı ateşten gömlek, biraz ninja olun, akıllı olun. 
  10. İşin gerekliliklerini yerine getirmeme, uyuyakalmışım rapor yetişmedi, maça gittim biz o konuyu atlamışız, Tarcan(hatırlarsınız) bana atladı, ama sizin departmandakiler de bize hoşt dedi, o köşeden bu köşeye çirkef sıçradı...
  11. Performans düşüklüğü, bu şirkette olma nedeniniz bir şeyler üretmeniz, katkı sağlamanız falan değil mi? Yoksa siz yerim belli olsun diye çalışanlardan mısınız? Performans gerçekleştirme hede hödöleriniz yıl sonunda ölçülecek bence ara dönemde durun ve bir bakın kendinize her yeriniz yerinde mi?
  12. Motivasyon düşüklüğü...(you know my motivation Enrique Iglesias'tan sizler için geliyor.
  13. Uygunsuz mail içeriği ve bunu tüm şirketle paylaşma.
  14. Ünvanlar gereği hanım-bey dememe(shit happens).
  15. Günaydın demek(bu gerçekten oldu).
  16. Kişisel sorunları işyerine taşımak, tüm ofisin ev sorunlarınızı dinlemesi, kocanıza/annenize/karınıza çemkirmeniz ya da çocuğunuzun öğretmeni ile telefon görüşmelerinizi, oflayıp poflamalarınızı, sinir nöbeti geçirmenizi, bilgisayarı kırmanızı izlemesi... İnce kırmızı hat.
  17. İşyerinde uyumak(işyeri birleşik yazılır).
  18. Böbrek rahatsızlığı yok ama çok tuvalete gidiyor, olmadı sigara molaları uzun tutuluyor bu durumda bağımlı olmayanlar kek mi arkadaşım, uyuz musunuz, çay molaları, U know çay içmek köylülüktür. Gerçi çay molası ya da sigara molası şirkette sulandığınız kız ile vakit geçirmek için güzel bahane, çay molasını kullanacak kadar köylü ve özgüveni düşük birisiniz, doğrudan starbucksa çağıramıyor haftasonu Mozart konseri var gidelim mi diyemiyorsunuz, bence işten atılmanız gayet normal, umarım dehlenirsiniz.
  19. Çok cici olmak, yeap GM'nin(Genel Müdür) biri bu yüzden bir kızı göndermişlerdi, kız sarışındı, uzun boyluydu, satış hedeflerini de tutturmuştu oysa, hayat bazen çok boktan.
  20. Doğal Seleksiyon için belirsizlik ortamı yaratılır veya mobbing yapılır mesela artık baktılar gitmiyor o zaman kaşının üzerinde gözün var da denir. Arzulanan bir turnover vardır ve bazen şirket cost saving olayına girer, çalışanların kendisinin gitmesini bekler, yapar bunu, ya valla yapar, gözümle gördüm, aman inanmazsanız inanmayın.



Sizin için harika bir şarkı buldum #kişiselgelişim #ik #kariyer ve #kariyerplanı hatta #bireyselmarka başlıkları ile birlikte camoon guys sırada zumba var, neşelenmeniz lazım.

16 Ocak güncellemesi, yoğun bakımda kebap yerseniz görevden alınırsınız. Tam trolling yea, ha bu sığırlar ha mülakatta fıstık yiyen sığır.


11 Ocak 2015 Pazar

Kariyer Sırları


Hay gayz,


Sen naber? Havaalanındayım, kahvaltı için Nevşehir'e gittim, şimdi geri dönüyorum, evet evet diyetteyim ve haşlanmış yumurtanın en iyisi orada yeniyor. Pate ve Maynard ile  buluştuk mini bir kaçamak, hayır bu kez Avi yoktu, olmasın da, bazen şehirden kaçmak gerek, önümüzdeki haftalardan birinde de Mardin olabilir mesela, tabi tabii 2 gün önce -10 derecede kıçı donanlar biz değildik. 
Yanımda oturan kadın evet Erkilet Havaalanı'nda kafe var ama ben şu anda aşağıdaki koltuklarda oturmayı tercih ediyorum, telefon ile konuşuyor. Istemeden kulak misafiri oluyorum çünkü kulaklarım süpersonik, bunu biliyorsunuz, evde yürüyen karıncaları bile duyabiliyorum, evet evde karıncalarda yaşıyorum ne yapsaydım karafatma ile mi yaşasaydım? Mesela alt komşunun aşk hayatını da duyuyorum, ne çok aşk var...



Kadın 30'larının başlarında, işinden şikayet ediyor, genetik laboratuvarından teklif gelmiş, eski işi de güzelmiş ama kariyeri konusunda endişeli tam 2 yıldır yükselememiş, ohhh tatlım kimler kimlere yükseldi bir bilsen, yaptığı plana göre 6 ay içinde terfi almalıymış, üzerine Tarcan ile evlenmeyi planlıyor. Cidden yerimden kalkmak istemiyorum, çok rahat gömüldüm ve omurlarım birbirine geçti lakin hanımefendi de susmak bilmiyor. Gelin sizlere muhteşem kariyer sırları vereyim, kimseye söylemeyin ama olur mu?



  1. Tanrı'yı güldürmek istiyorsanız plan yapın, plan yapın tabi, uzun vadede ne olmak istediğinizi belirleyin, mini mini hedefler koyun, onları bu yıl içerisinde gerçekleştirin, kpi canım biliyorsunuz siz de. Mesela benim geçen yıl ki hedefim halay çekmemekti, çekmedim bu yıl ise öyle bir hedefim yok, bu yıl İspanya'ya gitme hedefim var. Planlar bozulmak içindir, dış etkenleri ve bunların ne kadarını kontrol edebileceğinizi görün, öngörün, uzgörün, arkagörün, yangörün, duvara toslamayın.
  2. Güçlü yönlere odaklanın, gelişmesi gereken yönleri geliştirebilirseniz geliştirin, yapamazsınız demiyorum, imkansız diyorum. Şaka şaka, imkansız değil ama zaman alır, yani eşek kadar olmuşsunuz bir baksanıza şu halinize bu kadar yıldır zayıf ise bu yönler kullanılmadıysa bazı kaslar, yani ne bileyim zor gibi, sizi challenge ediyor gibi olmayayım(şeytani sımayli). Örnek vereyim benim en güçlü yönüm ne? Bu soruyu sormakla işe başla, iyi bir gözlemci olman, analitik olman, empati kurman, doğuştan lider olman, iyi laf sokuyor olman olabilir, diyelim ki ben hazırcevap biriyim, ayrıca çok güzel laf sokarım(biliyorsunuz çok minnoşing hiç öyle şeyler yapmam ben) iş hayatında bunu nasıl kullanabileceğinize bakın, sizi öne geçirebilecekse kritik noktalarda kullanın işte. Ya sen hiç düşünmüyor musun kekomançe ben bu kıza laf sokuyorum ama sonrasında ne olacak? İntikam hem soğuk hem sıcak hem ılık servis edilebilen bir yemektir, benim öyle dertlerim yok yıl boyunca hatırladığım her anda metaforlar üzerinden yürüyebilirim ama bunu yapmak istemiyorum tabii şimdilik.
  3. Olay sen değilsin, yani aslında kendi dünyanın merkezi sensin bunun yanında sen bir takımın, organizasyonun, kültürün, şirketin parçasısın. Diğerlerini de düşünerek hareket et, takımla birlikte yüksel, katkı sağla, yöneticin yürüsün hey hey hey. #diğergam olayı U know this shit
  4. Azim, hırs, süreklilik!!!! Yetenek bir yere kadar seni yükseltecek, yolunda hep seçenekler olacak ve her seçiş bir vazgeçiş, her vazgeçiş bir sıçış, yani alternatif maliyet ve paralel hayatlar olduğundan bıkmadan devam ettiğinde uzun vadede başarılı olacaksın. Suyun mermeri delmesi, kara koyunun ak koyundan öcünü alması, 10.000 saat kuralı falan bunlar hep bilimsel şeyler. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu, i see ben insanı gözünden tanırım diyen köylü hr professionals. 
  5. Muhteşem hatalar yap, şirket batır, yine şaka yaptım. Hata yapılabilir, tolere edilebilir, tolere edilmeyebilir. Eğer okuyarak %100 başarılı olabilseydik deneyimlemeye gerek kalmazdı. Oh camooonnnn sevme kızım yanarsın diye söylerdi annem, dinlemedim, sonra çok yüksek bir noktan çakıldım, güzel çakıldım ama kalbim paramparça olmuştu, aşka tövbe ettim(etmedim, yine aşık oldum, aldatıldım, guys sağlam boynuz yedim, boynuzlarım nedeni ile cennetin kapılarından geçemeyeceğim, neyse bu başka bir hikayenin konusu) efendim çukur noktasına ulaştıktan sonra yine phoenix moduna alıyorsunuz kendinizi hayata devam ediyorsunuz. Hatalardan ders çıkarın, eşek çamura 2-3 kez batar, aynı nehirde 6-7-8 kez yıkanılır ama aynı h2O ile yıkanılmaz, kapiş?
  6. Bilmiyorum demeyi öğrenin, ayıp değil, günah değil.
  7. İz bırakın, efsane olun demiyorum ama olabilirsiniz de. Bırakabiliyorsanız iz bırakın, ben otellerde canvas baskılı çirkin tabloların arkasına Coco was here yazıyorum, iz bırakıyorum.

Evet, bir Anadolu'dan kariyer bölümümüzün sonuna geldik, rötar bitti, şimdi uçağa binmem gerek, 13 numara denk geldi yine en sevdiğim.

Unutmayın, işyerinde çektiğiniz acı bankaya yatan rakamla orantılı olarak artar ya da azalır, nice 5 haneli aylık gelirinizin olduğu mübarek gün ve gecelerde dua ile buluşmak ümidi ile.





Galaksinin en denyo Kariyer Danışmanı,

Coco

*Hizmetinizdeyim, burada yerlere kadar eğildiğim kısım var.

Yazının fon müziği:Blondie-One way
Ruh Halim: Küçük bir aşk yetiştirdim, düzene teslim oldu O_o

6 Ocak 2015 Salı

Neden Beni İş Görüşmesine Çağırmıyorlar?




Ampülüz biz, HR, İK yani





Çünkü küçükken kazana düştün. Sen küçükken kaç yaşındaydın bakayım? Asdfghjklş. İyi de seni niye iş görüşmesine çağırsınlar? Senin diğerlerinden farkın nedir? 

Bir bakalım, daha cv tarama aşamasındayken elenmene neden olan 12 neden neymiş?

  1. Şirketin 142 açık pozisyonuna başvuru yapmışsın, sorry bro çağırmazlar çünkü ne iş olsa yapamazsın,
  2. İlan kriterlerine uymuyorsun, kel ve fodulsun onlar göbeksiz, %12 yağ oranı ve muhteşem saçları olan birini arıyorlar,
  3. Pozisyon beklentilerini karşılamıyorsun(cv'ye bakıldığında/dur hemen celallenme),
  4. Yöneticisin ama uzman seviyesindeki bir pozisyona başvurmuşsun,
  5. Stajyersin ya da bir internet cafe CEO'susun ve M-level bir pozisyon için başvurmuşsun,
  6. Yalan beyanda bulundun,uyduruk bir cv'in var, kabak gibi gözüküyor ya da çalıştığın şirkette tanıdıklarımız var o işin öyle olmadığını biliyoruz,
  7. Aslında söylediğin kişi değilsin,
  8. Cinsiyet ayrımcılığına kurban gittin,
  9. Ücret beklentin fazla,
  10. Ücret beklentin az, piyasada ne olup bittiğini bilmiyorsun,
  11. Önyazıda iş arkadaşlarını işten atma yetkisi falan istiyorsun, dünyayı ele geçirmekten bahsediyorsun,
  12. Mail adresin kedikesen, soykıran, nefretkusan gibi şeyler ile başlıyor...



Çocuklar, şirketlerin İK departmanları mucizelerin gerçekleştiği yerler ve ne yazık ki oyalanacak vaktimiz yok, olsa neler yapmayız. Başvuruları filtrelerle sadeleştiririz, camoon kimsenin 4000 başvuruya ayıracak adam/saati yok gibi, huh? Filtreleme beklentiler ve ihtiyaçlara göre şekillenir, acı ama gerçek lokasyon, bölüm, mezun olunan okul, yabancı dil, teknik bilgi...Yeap, şirket kültürüne uyum sağlayabilmek önemli bunun yanında departman yöneticilerinin istekleri devreye giriyor, bittabi elimizde yetkinlik seti var, hangi pozisyon için neyi istiyoruz çok belli, sonra işe alım savaşları başlıyor, yöneticinin garip isteklerini mantıklı bir şekilde cevaplamaya, adayları onlara karşı kahramanca savunmaya başlıyoruz. Mutlu aşk yoksa da mutlu son var yani bazen.

Hadi şimdi gidin buradan. Cv falan güncelleyin, size uygun olan işlere başvurun, uçun, uçmayın.

Hellori Coco hazretleri.

Xoxo


3 Ocak 2015 Cumartesi

İşe Alım Yanlışları

Hellö, iğneyi size çuvaldızı bizim tarafa batırmaya var mısınız tatlı çocuklar?

Aday vs İşe Alımcı

Açılın Ben İK Prensesiyim!!!!!

İkisi de uzaylı, ikisi de dünyada yaşıyor, bu yazı için ikisinin de Türkiye'de yaşadığını ve asgari şartların sağlandığı İK fonksiyonlarının olduğu bir firmada aynı odada buluştuklarını düşünelim. Sizin için de uygundur sanırım, itirazı olan?

İş görüşmeleri genelde bilgi akışının sağlandığı, kısıtlı sürede gerçekleşen bir olay, cv üzerindekilere adayların aktardıklarını ekliyoruz, bir forma not ediyoruz(guys biz ipad kullanıyoruz mülakatlarda, sizi üzmek istemedim old school anlatıyorum) sonrasında ilgili fonksiyon yöneticisine bir rapor hazırlayarak gönderiyoruz(mesela yöntemlerden biri bu) ya da danışmanlık tarafında ise müşteriye yönlendirirsiniz, aday ile firma tarafında bilgi akışını sağlamak danışmanın görev tanımında yer alıyor. Bazı durumlarda yanlış bilgi akıyor, adayı yanlış gün yönlendiriyorlar mesela, adaya yanlış teklifi sunuyorlar mesela, olm danışmanlık şirketi rezaletlerini yazmam gerek bir ara, sonra da hiçbir şey yokmuş gibi ortada dolanıyorlar, neyse bu başka bir yazının konusu.

İş görüşmesi adayın evden çıkıp,  ik'cının(İşe Alımcı/Recruiter-HRBP-Generalist-Consultant-Muhasebeci-CeO yok artık) mekanına gelene, oradan form doldurup(evet sicil dosyasına konmak üzere ıslak imzalı talep edilebilir) görüşmeden çıkana, hatta el sıkışıp asansöre kadar geçirene kadar devam eder. Aslına bakarsanız heyecanlı bir o kadar da sıkıcı, karşı taraf için tabii bence oldukça güzel bir işimiz var, her isteyen ik'cı olabilir mesela geçen Levent güldürdü beni, kimyacı da ik yapar, işletmeci de maden mühendisi de diye isyan etti, halbuki biz kimya yapıyor muyuz? Laboratuvara giriyor muyuz!!! ah ne minnoşluk, istese atomu bile parçalayabilirdi ama haberi yoktu. 







TAM BİR SURVIVOR!!!!
Kurumsal firmalarda iş görüşmeleri aşamalı olarak devam eder, uzay mekiği-kapsül metaforunu kullanabiliriz. Ne kadar kurumsal o kadar fazla görüşme... pozisyon seviyesi/kıdem durumu ile sayı yükselebilir, bir CEO için 7 buluşma yapılmıştı u know. Gerçi yıllar yıllar önce grup mülakatı, bireysel mülakat, yönetici ile tanıştırma, panel tarzı, 7 kişi bir adaya girmeli sorgulu mülakatlara da şahit olmadım değil. Hayatta kalanı işe alıyoruz çocuklar, kurumsal hayat kötü biri ama aile şirketi de rezalet  kabul edelim.

Adayların deneyimlerine göre minimum mülakat süreleri vardır(tabiii, yoksa bilmiyor musunuz? İşe Alım Kitabı-Bölüm 3). Yani öküz değilseniz adayı 5 dakikada göndermezsiniz. Şimdi uslu duruyoruz ve insan taklidi yapıyoruz. Adayın pozisyon için uygun olmadığını anladığınız noktada hiçbir şey olmamış gibi görüşmeye devam etmeniz profesyonelliğin şanındandır. Danışman iseniz alternatifli gider potansiyel farklı pozisyonlar için adayı değerlendirirsiniz, şirket kültürüne uyum sağlayamayacaktır, hafta sonu çalışmaya uygun değildir mesela.

Şirket, aşamalar, plan hakkında bilgi verir kartınızı uzatır görüşmeyi sonlandırırsınız öncesinde adayın sorularını cevaplamayı unutmayın.

  • Mülakatı kısa kesme ölümcül hataların başında. Aday kıçını kaldırıp işinden, evinden, farklı şehirden geliyorsa sevgili dostum, sen de o değersiz poponu kaldırıp işinin gereklerini yerine getireceksin, o kadar zor değil.
  • Pozisyonun gerektirdiği yetkinlikler dışındakilere odaklamak çok çok çok yanlış kardeşler, saçmalamayalım.
  • Diyelim ki 4 aşamalı olacak dendi siz 2'de kaldınız(testlerde uygunluk sorunu yaşanmış olabilir, sizin beklentilerinizi karşılamayacak olabilir, bilemiyorum şu anda sorun hakkında net bir bilgi yok elimde), işe alımcıdan ses yok, arayın, mail atın bilgi isteyin, işinin adı ne imiş acaba cevap vermek zorunda lakin 4 haftalık görüşme takvimim var dediyse size ertesi gün arayıp ne oldu benim iş diye sormayın o da doğru değil.
  • Görüşmeci duygulara yoğunlaşıyor ise(sen çok yanlış gelmişsin bro)...
  • Görüşmeci sorduğunuz sorulara cevap veremiyor ise...

Bir de hoşlandığınız Kız/Kadın/Cinsi Latif İK'cı ise  "sana cv'mi vereyim bana iş bul, hadi be, hadi be hacı, yap bir güzellik" demeyin, hacı değil o, o bir hanımefendi, o bir 1 evin 1 kızı, gerzomat çıkışınıza tahammül etmek zorunda değil, ayrıca size iş bulacağını taahhüt etmedi. Cv'nizdeki pırıltısız yerleri pırıltılı yapmaya yardımcı olur, eşe, dosta, kardeşine cv'nizi yönlendirebilir, sizin bunu başaramayacağınızı mülakattan survive etme şansınız olmadığını bilse bile size destek olabilir o ayrı bir konu. Tatlım herkes oyuncudur, benim nasıl olduğumu söylememe gerek yok sanırım.

Yazının fon müziği: Noora Noor/Forget What I said









2 Ocak 2015 Cuma

2014-En Çok Okunan Yazılar

It means en iyiler değil, okuyucular bu yazıları 3000'in üzerinde tıklamışlar. Sağolsunlar varolsunlar. Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime.





Plaza dili ve edebiyatı






Toplanın Üst Düzey Yönetici Yapıyoruz Bugün







Ben yazarken eğlendim, ik'cıların acıları genç Werther'in acıları gibi dostlar, olaylar olaylar, bizi kimse sevmiyor, sevdiğimiz herkes ölüyor, işe aldıklarımız ölüyor, sanma ki Olimpos Tanrıları gibi oturup izliyoruz ölümlüleri, acıları acımız.

Yeni yıla girmemek için Batı'ya doğru koşan kahramanınız(hastanenin batı kanadı yahu),

Coco

Okeay yazının fon müziği: MC Hammer'dan U can't touch this


2015

Hello, naber?






Bu yazıyı hastane odasından yazıyorum, bol bol ambulans sesi, new born, happy new year falan filan, karşıda mezarlık var, ölülerin de size selamı var. Yoooo, merak etmeyin ciddi bir şey değil, bir süre daha sizlerle birlikteyim.

Aralık, malumunuz olduğu üzere yıl sonu hesaplarının yapıldığı, yeni kpi'ların belirlendiği, hedeflerin kontrol edildiği, yeni kararların alındığı bir ay. Ortalama bir blog yazarı konu ile ilgili en az 2 tespit yapar 1 yazı yazar. Efendim işte en beğenilen yazım şuydu, en büyük başarım buydu, bu yıl en zorlandığım olay o oldu, inanır mısınız benim de dedem hacı vb. Sonra yeni yıl gelir, kutlamalar, bazen içten dilekler bazen öylemesine dilekler, eskiyen yılı komple çöpe atmalar... Bu kafayı hiç anlamam, 2012 kötüydü, 13 berbattı, 14 mü aman Allah bir daha göstermesin. Zaman bir bütün, içinde olacaklar var, ölecekler var, doğacaklar var, evet bazen kötü deneyimler var. Ama istisnasız her yıl kötü. Sonra ya bir de şöyle bakmayı deneyin dediğim de "overdose kişisel gelişim almış ik insanı" etiketi hop yapıştırılıyor. Olm kaç kez söyleyeceğim, 3 yaşından beri kitap okuyorum, 5 yaşından beri rockçıyım, ölünce mezarımın başında R&B çalınacak, yakılamam ben, çünkü 1-ülkede krematoryum yok, izin yok 2-yanmaktan çok korkarım ateş ile ilgili sorunlarımı hatırlıyorsunuz daha önce anlattım. Natural causestan vefat edip, hemen gömülmem lazım. Gerçi Thor ve Loki'nin annelerininki gibi bir cenaze fena olmaz yıldızlara gömün beni, kayınca size de kayayım. Yıldızlar da kayar durmaz yerinde.

ÖSS hazırlık kursundaydık bir gün, Ejder isimli bir arkadaşım var, sıkıldık öğlen sokağın karşısındaki parka gittik saha var, basketbol tabiisi atış yaptık, sonra oturuyoruz bir tane çingene(evet roman değil-gipsysoul bir teyzemiz, bana hassas numarası yapmayın) geldi, elimi aldı avucuna, bir şeyler anlatmaya başladı, Ejder bakıyor, bana bir mallık çöktü, teyze aldı sazı eline sonra dedi 85 yaşına kadar yaşayacaksın. NEY??!!! dedim, teyze manyak mısın sen, kim o kadar yaşamak ister? Nasıl korkuyorum o zamanlar yaşlı olmaktan, bir de 40'tan sonra çok yaşamayacakmışım gibi geliyor hala öyle. Ay ben emekli olamayacağım çocuklar, görüyor musunuz?
Neyse ortalama insan ömrü 80'lerdeyken hazır kafamı ona göre ayarlamışken, en önemli olanın kendi mutluluğu olduğunu unutmamalı bence. Beni mutsuz yapıyorsa insanlar hayatımda olmamalı. Sorunlar çözülmeli, ufalmalı, uzay boşluğuna gitmeli. 






Sonuç önünde 365 gün var. 365 yeni fırsat. 365 gün doğumu, 365 tane gün batımı, izleyebileceğimiz 100 adet gurub(p), yağacak yağmur, esecek rüzgar, çıkacak fırtına, aşık olacağımız yakışıklı oğlanlar, gidilecek İspanya seyahati, çalışılacak New York, alınacak 5 kilo, geçirelecek harika geceler, zın zın, sonra alınacaklar listesi:

Bu yıl da alışveriş yapacağım, hatırlar mısın beni kızdırmıştı da onu unutmak için avm kapanana kadar alışveriş yapmıştım, hıh ondan.
-Nars'tan marsala ruj
-şapka
-kırmızı küpe, inanabiliyor musun hala yok
-şapka 
-satc DVD seti kayboldu yenile 
-Lamy
-Harley Bot
-uzun saplı şemşiye
-şapka
-channel in o silver ojesi
-yeni bir kahve fincanı
-yeni pırıltılı bir TAÇ e malum frenseslik kolay değil
-78.siyah elbise
-şapka
-boyum kadar bir çanta *swh kolumu yere paralel tutup felçli gibi gezip çantayı yere süreceğim çünkü moda kokonasıyım
-arabaya kış lastiği, don lastiği
-mavi bir nevresim takımı
-3x2 mt tuval
-yeni bir ev, ha ha saçmalama tabii ki Beylikdüzü değil, oradakini zor sattım
-Placido Domingo konser bileti, sahi gitsek ya birlikte
-yeni bir pelerin ve süper kahraman donu hurraaaaaaaa
Bunun gibi şeyler işte. Bazen mutluluk maddi şeylerdedir, ne yapayım bana hediye almayan sevgiliyi.  Sevgilim olunca ona piyango bileti alacağım.

Ve sen kendini şanslı hissetmelisin, hala nefes alabiliyorsun, gözlerin var, ellerin, saçların owww saçlar, ginger(doctor who göndermesi yaptım), ayakların var, iyi ki varlar, belki ailen var, harika dostların, uyuz kardeşin, hırçın sevgilin, anlayışlı eşin, meraklı iş arkadaşın. Hadi ama dünya senin içinde, dünya arka bahçen.


İyi bir yıl geçir, bu kez benim için. Benimki her yıl olduğu gibi inanılmaz olacak.

Yazının fon müziği: Ferdi Özbeğen- Dilek Taşı