İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

22 Şubat 2015 Pazar

Liderliğe İnanmak



:)

Tanıdığın, ses tonunu bildiğin birisinin kitabını okurken, en azından ben okurken yazarın ses tonu kafamda dönüyor. Mehmet'in kitabı için de değişmedi bu durum benim için.

Liderliğe İnanmak, teknik bir kitap değil, daha çok bir yolculuğu anlattığını söylemek mümkün benim için. Sunumlarında olduğu gibi duygusal tarafını hissettim bu kitabın. 
Mesela Fazıl Oral sunumlarında can alıcı noktalar vardır, tespitler sırasında beynimin içinde havai fişekler patlar, Tanyer Sönmezer'in sunumlarında coşku vardır, enerji akar. Mehmet'in sunumlarında tespitler vardır, yeni kavramlar vardır, geçmişten bir hikayeyi paylaşır, akıcıdır ve konu bir yerde Çağan Irmak filmleri gibi gelir kalbinizin üzerine oturur. Kreşendolu finali pek ünlüdür.

Rahat okunan bir kitap, fontları göz yormuyor, mini bölümlerden oluşuyor, sıkıcı bir kişisel gelişim kitabı değil ya da Amerikan tv reklamları satış coşkusu yaşatmıyor şükürler olsun, alıntılar etkileyici.

- 1 kilo altın 1 dakika satın alamaz 


Bak bu güzel;

Suda yürümenin sırrı, taşları nereye koyacağını bilmektir...

Düşünsene suyun üstünde yürüyebilseydim mesela avatar olsaydım bir tür, oooo hayat süper olurdu, ne uğraşacağım sizle, su üzerinde yürür dururdum, o Pasifik senin bu Kızıl Deniz benim, mmmmhhhh(Kitabı böyle bir kafa ile okuyun, benim ilgim çabuk dağılıyor U know).

Kitap 13 Mayıs 2014'te kaybettiğimiz 301 madenciye ithaf edilmiş, ruhları şad olsun.


Coco Book Database puanı: 7,4 


P.S.III Sevgili Mehmet "çok" Özel, Liderliğe İnanmak kitabını imzalarken seni elbette biliyorum dediğin ve ilham veren harika kapak yazın için teşekkürler, iyi ki varsın.


20 Şubat 2015 Cuma

İnsan Kaynakları Zirvesi 2015: Sahne Senin Varlığınla Fark Yarat

Hello weirdos? Baban n'abiyo?

Tanrım geçen haftadan bu yana, ne soğuk, ne soğuk. Her yıl olduğu gibi Şubat ayının bu 4 haftalık varlığına Varlığım armağan oldu. Geçtiğimiz hafta da kış vardı, kar yağdı, soğuktan burnumuz üşüdü. Gerçi soğuktan burnum yere düşse eğilip almayacak olan ben düşünmedim değil, bu fırtına da Harbiye'ye nasıl gideceğim, motörler çalışıcak mı, makyajım bozulacak mı, o da beni çok sevecek mi?




İK ZİRVESİ 2015! Sahne Senin dediklerinde sahneye çıkacağımı bilmiyordum, gerçekten(swh).
Tarih: 11-12 Şubat 2015
Yer: İstanbul 
Amaç: Dünyayı kurtarmak



Sabahın erken saatinde uyanıp, şehir hatları tweetlerine, Accuweather'a baktım, takılmadan karşıya geçtim, Nişantaşı'nda uslu uslu  tost yedim, diyet kolay değil guys.

Giriş kartımı aldım, vestiyere fazlalıkları bıraktım, her yerim yerimde, başlayalım. Ah, evet, inanıyorum ki zirve sizin için de harikaydı, hı hı, evet tabi sizi de kapıda Tanyer Bey karşıladı, yes. 

Düşün NASA bilim kampındasın( hayal edemiyorsan sen TÜBİTAK hayali kurabilirsin, Disney örneğinin dışına çıkmak istedim bu kez) ve hayran olduğun bilim adamlarından biri seni kapıda karşılıyor ^_^ (Saving Mr. Banks filmini izleyin, Emma Thompson'ın Disneyland'da Walt tarafından karşılandığı sahne size çok şey anlatacak).

30 dakika önce oradaydım, provaları izleyecektim ve ta-taaaaaa Tanyer Bey beni içeri aldı, MCT CEO'sundan bahsediyorum(melaba ben Coco dememe gerek kalmadı), evet tarafından karşılandım, hey hey yow. Sanırım bu kadar zirve notu hepinize yeter, dağılabilirsiniz, bundan sonrasında yolunuza eşekler ya da katırlarla devam edebilirsiniz.








Sonra Didem ve Alper'i selamladım, greetings, hepimizde bulaşıcı bir enerji, daha önce anlattım bana geçtiğimiz yıl bir test yapıldı, enerjim C-level'da çıktı, biraz daha uğraşırsak kendi enerjimle elektrik üretebileceğim. O sabah hiçbirimizin işi yoktu hepimiz zirve için yerlerimizi almıştık, onlar zaten sahnede sunum yapacaktı, komiklikler, şakalar, "make yourself @ home" dediler ve bende yerime geçtim, vineler, fotoğraflar, tweetler, size 8500 tweet atacağımı önceden söylemiştim. Sahne merkezde 4 kolu olan, ilgi odağını ortada toplamış, kullanması zor bir sahne olmakla beraber, mumlar, koltuklar, Turntable  derken dolu dolu kullanılan bir hal aldı. Böyle bir alanda benim tercihim amfi oturma tarzı olurdu böylece merkezde herkesi rahatça izleyebilirdiniz. Gerçi 6 dev ekran desteği ile izledik. 



Ortadaki ekranlarda tweetler aktı, 2. gün akmadı, ilginç bir filtre geldi, halbuki daha "sahnedeki konuşmacı çok yakışıklı O_o bana ondan alsanıza" tarzında bir tweet atmamıştım, önceki yıllardan hatırlayın, kimse bunu dert etmezdi ve her şey ekrana yansırdı. Sonra inceledim, ekranı, kimlerinki akışta diye (çünkü ben de olayı Ahmet Bey'in tweeti ile farketmiştim)...O an bir şey daha fark ettim, alın benim epifanim; size az ünlü ik'cı çakallığı tarifi vereyim, ekranda tweetinin gözükmesini isteyen mini mini birler RT yapmak yerine alıntı yapmaya gidiyordu, bir tweete alıntı yaptığında kendi yorumunu eklersin, mantığı budur(Twitter yazılı olmayan kurallar bab:7). Hiçbir yorum eklemeyeceksen RT yaparsın, kullanıcıyı uplarsın. Ama ekranda saçma bir şekilde aynı yorumsuz alıntılar dönüp duruyordu... Tanrım o an bir loopa girdik ve ben ekranı izlemeyi bırakıp sahneye yöneldim. Öpüşmeyelim tokalaşalım, Yorumsuz alıntı yapmayalım RTleyelim, geri döneyim konuya.

Geçtiğimiz yıllara bakıldığında mistik havası yoğun, sakinlik hakim, ruhani bir şeylerin eklendiği, oldukça akıcı, tüm duyularımızı kullandığımız, temaya bağlı seçilmiş konuşmacıların ahengi sürdürdüğü, sencil olmayı da anlatan dolu dolu geçen 2 gün. Tüm bunların yanında 20. yılı mütevazi bir şekilde kutladılar, minimal, mis. Ben olsaydım havai fişek patlatırdım kapalı alanda, bu da yeterince sade olurdu. Sahnede bir sürü hediye verildi, sonunda MCTgillerin hobbit olduğuna karar verdim, bu kadar hediyeleşmeyi sevdiklerine göre(gb: gülücük burada). Geçen yılı hatırlayın mikrofonlarına nazar boncuğu takılmıştı.

1. günü ana salonda tamamladık, dışarıda oyun karakterleri, fotoğrafçılar, dansçılar, zibilyon tane ik profesyoneli, yazarlar, kitap imzalamalar, dopdolu geçti. Eski yöneticiler, zirvede buluştuğum eski ekip arkadaşlarım, hatta biri benim kabul etmediğim bir pozisyona başlamış yönetici olarak, sevindim bravo^_^, iyi haberler duymak gerek, bir diğeri expat olarak Dubai'de olduğu için ona mesajla anlattım ik zirve'de ne oluyor ne bitiyor, ne kadar çok eğleniyoruz. Bloggerların bazıları ile tanıştım, iyi insanlar, #tanıyınsevin onları.

Zirveye çıkıldıkça oksijen miktarı azalır, U know K2. Hadi biraz konuşmacılardan falan bahsedeyim. İnanır mısınız dostlar koskoca zirvede Y Kuşağı kavramını 1 kez duydum, oh may god(Banu Alkan tonunda söyleyiniz). Var olmak, hazır olmak, an'da olmak, huzurda olmak ile başladık. Dinlemek, dinlemenin farkına varmak, nefes aldığının farkına varmak, o an'a odaklanmak, bilinçli olmak yani. Her şey birbiri ile bağlantılı ve ilişki halinde.





Fasilitatör olarak William Isaacs gün boyu sahnedeydi. Gerçek iletişim sessizlikte sahneye çıkar dedi, ah bilse ki bir toplulukta sessizlik olduğu zaman bu ülkede kız çocuğu doğdu derler, nasıl bir iletişimdir o. Samimi ol, doğruyu söyle, kendinle iletişimi sağla dedi. 
2 soru; 
Yüzeyde var?
Özde ne var?
Benim için esas önemli olan ne?(sanırım 3 oldu)

Brigid Schulte, zaman kavramı üzerinde durdu, yeni normalimiz çok yoğun olmak, çok meşgul olmakmış. Zaman güçtür dedi, katılıyorum, mesai sevmem ben.  Ekledi, az zamanı olan az, çok zamanı olan çok üretir, adaptasyonumuz yüksek oyun oynar isek esnek ve daha yaratıcı insanlar haline geliriz. Hayır hayır Simón der ki oynamıyoruz.

Celia de Anca, she is Spanish woman who speaks very fast, hatırlamıyorum İspanya'da siesta varmış.


Dr. Rama Mani, Mercan Dede eşliğinde başladı, 4 farklı lider, kalbin 4 farklı hediyesi, 4 farklı ülke... Farkındalık-Nijerya, Cesaret Ürdün, Yaratıcılık-Hindistan, Bağlılık-Mısır farklı hikayeler ve teatral bir sunum, değişik bir deneyimdi benim için.





Alper Utku, "kıymetiniz davanızdır, gidin davanızı bulun"dedi minik hikayesinde. 


İK liderleri olarak aslında organizasyonların liderleri olduğumuzu ve sahne aldığımızı, varlık gösterdiğimizi, güçlü bir katılım ile fark yarattığımızı konuştuk, konuştuk diyorum zira salonla etkileşim halindeydiler. Alt temalar: farkındalık, keşfetme, uygulama, uyarlama olarak belirlenmiş.

Susan Huskisson, Sahne Senin Çık ve Konuş-Var Olarak Kendimizi Takdim Etmek isimli sunumunda beden dili, toplantılarda kapladığımız alan, duygusal bedenimiz ve düşüncelerimizin duruşumuza olan etkisini anlatırken, Türkiye'den etkili isimleri paylaşmayı unutmadı, ekranda Muhtar Kent ve Güler Sabancı'nın etki alanlarını, duruşlarını nasıl kullandıklarını gördük. Efendim yetkin olmak ve özgüvenli olmak aynı şey değilmiş.
Mesaj aslında sizsiniz, inanmak güç olsa da bu böyle siz bir power point sunusu değilsiniz.

Arawana Hayashi'nin yalnızca dünyayı hissedin sözü hoşuma gitti, yine sakin ve akışkan bir sunum izledik, sonra düşündüm bu sakinlik acaba bir gün bende de olur mu?







Tanyer Sönmezer-Sahne Üzerinde Olmadan Sahnede Varlık Gösterebilmek sunumunda kamuflaj ile gelerek gafil avladı beni, Avarel'e bir şekilde kendisini izlerken görüntülenmişim. Sevdiğim metaforlarından biri ile devam etti, Sivas sazı ile Deep Purple çalınmaz. Mitleri ile efsane olan liderlerden bahsetti, kendisinden başla hiçbir çalışanın kullanmadığı asansörler mesela, evet ben öyle bir yerde çalıştım. Liderler sözleri ile var olmalı, sözler hikayeleri yaratır, hikayelerin yarattığı güçlü ritüeller ve semboller ise insanları birbirlerine bağlar...

Mitleri ile efsane olan liderler bir süre sonra mitler nedeni ile nurtopu gibi bir şeytan doğurur. Elbette orkestra eşliğinde şarkılar söyleyen ikacılar, Müzeyyen Senar'a bir selam, hold for applause, fade out.

Sıradışı takım elbisesi ile(renkliik'nın tweeti dikkatimi çekti) Brian Mayne'in başarı hikayesini dinledik, 13 yaşında okuldan ayrılan bir Disleksik, varlık haritanı yarat dedi. Bir Anka Kuşu, küllerinden yeniden doğmuş. Past is history, today is gift dedi işin özü. 

Howard Wallack-Küresel Alanda Var Olma! Uluslararası Alanda ve Sanal Ortamda Var Olmak ve Etkili Olmak
(Tanrım bu zirvedeki başlıklar beni benden aldı, biraz daha uzatsalar zirve başlıklarından Ulyssess yazılabilirmiş)  
Howard bir dünya vatandaşı, hop orada, hop burada, yeni insanlar, yeni kültürler, yeni yemekler. Gittiği yere uyum sağlıyor, onlarla yemek yiyor sırf yeni bir şeyler öğrenmek için, ben de bir dönem otelde kalmış sonra da açılmıştım, yemekleri dışarıda yerli halkla bütünleşip yediğim oldu. Yani dışarıda gürül gürül akan bir dünya var, iletişime geç diyor. Hatta Antropolog bir ikacı ol diyor, kendini eğit, yeni bir şey öğren, ekmeğini kır/bölüş, lokal davranış sergile, toplu taşıma aracı kullan, adapte ol. 





Scilla Elworthy-Saçları çok güzeldi ve doktor hanım bize stresin günlük hayatımıza etkilerinden bahsetti, mesela işe gelmeme, internet bağımlılığı, iş-hayat dengesini kuramama, bunun yanında 0 stres yok yani o zaman yaşamıyorsunuz.

Ece Süeren Ok- Mehmet Namık Aydın- Sahnede çok uyumlu bir çiftti, oksijen metaforu üzerinden giriş yaptılar. Farkındalık ve size ait bir oksijen molekülü, oksijen çok güzel gelsenize. Ve evet müzik değişirse dans da değişir, tüm salonu ayağa kaldırdılar, Ece Hanım sağolsun 2 yıl önce de zumba yaptırmıştı bize,  yow yow. 

Özlem Çakır, Algıyı yöneten iletişimi yönetir dedi, farklı bir sunumda karşımızdaydı, 2. Yarıda gong terapi uygulaması da yaptık. Bireysel İmaj Rulez!!!! Enerjinizi değiştirin, nerede kiminle tanıyacağınız belli değil, kendi dönüşüm hikayesini de anlattı. 
Yeni jenerasyonu komut ile yönetmek zor, anlam üretmek gerekiyor.

Mike Carson, adam yakışıklı beyler, kitabını imzalarken sohbet ettim, aurası müthiş, eğlenceli, esprili.


Zirveye gittiğimde olay belli aslında:
1- Anı yakalıyorum, benim oluyor, vuruyorum kırbacı vuruyorum kırbacı, izliyorum, observer yapım devreye giriyor. İş ile ilgili sorunum olmuyor, ekip ne der, fonksiyon yöneticisi mail mi atacakmış kaygım yok, o 2 gün benim, bana ait, bööö diyene kadar beyaz yakalıları ve ik'yı hatta iş hayatını konuşacağız. Olmayanlar için tweet atıp gözlemlerimi paylaşacağım, sonuçta onlar da insan. Varlığı ile tabiisi fark yaratıyorlar ama bugün burada değiller izin alamadılar ya da her neyse.
2- Nasıl bir İK'cı, İKECİ, İK profesyoneli olmayacağımı biliyorum. Orada olanlar hayatıma bir anlam katıyor. Benim yöneticim şimdilerde bir finans şirketine müdür olarak geçiyor, geçtiğimiz yıl da "git ve keyfini çıkar" demişti mesela. Bu güzel kafa ile dolsun her yer. Eski yöneticilerimden biri "davetiyeni bize verirsin" demişti, ben de "o davetiyeyi yerim" demiştim, "ben gidemiyorsam, siz hiç gidemezsiniz" sanırım biraz Tavus kuşu haller içerisindeydim. Neyse katılmadığım zirveler, kongreler olmadı değil, son 3 yıldır MCT organizasyonunda olmak büyük mutluluk, ayrıca kaç kişiye sahneden el sallanıyor ki or selamlıyorlar mı sizi, hımf.
3- Yeni insanlar tanıyorum, farklı pencereler açılıyor hayatımda, #cocokim vineleri çekiyoruz, hele muhabbetin birinde "kim bu Coco Tanrı mı?" diye bir isyan duydum, dostum Coco sensin, fikrin ardındaki sensin, bu blogda ortak İK'cı acılarına yer veriliyor demek isterdim kendisine. Ayrıca birinden bahsederken BU demek köylülüktür. Ayrıca C büyük olacak. 

Bitirirken:

  • Kendi hayatının süper kahramanısın.
  • Burada olanlar şanslı, kendilerine anlar biriktirdi, dönüşürlerse ne mutlu, şirketlerinde uygularlarsa efsane.
  • Aslında ihtiyacımız olan sevmek, daha çok sevilmek ve takdir edilmek.
  • Birine parfümünün çok hoş olduğunu söylemek, doğum gününü hatırlamak ya da sırtını pışpışlamak bile fark yaratıyor ne kadar ilginç değil mi? Bir gruba dahil olmak, ait hissetmek...
  • Umarım hepiniz sevdiğiniz işleri yaparsınız, mutlu olduğunuz, efsane çıktılar ürettiğiniz...


Special thanks to:

P.S.Tanyer Bey, efenim sizin tarafınızdan karşılanmak inanılmaz, Disneyland kapısında Walt Disney'i görmek gibiydi. 
P.S.II Sevgili Didem ve Sevgili Alper, hayali bir anti-Kahraman yaratıp maceralarını anlattığım blogu okuduğunuz ve Zirve'nin bir parçası olmamı sağladığınız için teşekkürler. 
P.S.III Sevgili Mehmet "çok" Özel, Liderliğe İnanmak kitabını imzalarken seni elbette biliyorum dediğin ve ilham veren harika kapak yazın için teşekkürler, iyi ki varsın.


Ne? Benim insanlara teşekkür etmediğimi falan mı sandınız!! Ben öyle yetiştirilmedim, anlattım size "buzdolabından elma alabilir miyim?" diye soran ve teşekkür eden bir çocuktum ben, leydilik dersi aldım, bacaklarım bitişik yere 45 derecelik açı ile dik oturdum ben, proteinsizler. Belki bir gün size de teşekkür ederim.

Hadi kendime Prenses diyeyim de biraz gülelim.

Öperler

Zirvelerin Azizi Prenses Coco Hazretleri



Şurada da geçmiş yılların hayaleti



17 Şubat 2015 Salı

Kadın İstihdamı


#pozitifayrımcılık #kadınistihdamı #kadınaşiddetehayır

Beyin bedava, saçma sapan günlerin ardından merhaba, yine de merhaba. Hayat zor, absürd, grotesk, saçma, kadınlar dövülüyor, ölüyor, şiddet görüyor, kendini savunmak zorunda kalıyor bu ülkede.
Özgecan'ın acısı sarstı hepimizi. 

#işhayatı

İşsizlik oranları, tarım dışı istihdam verileri uçuşuyor etrafta. 

Ücret eşitsizliği ile savaşmak zorundayız, kadınlar erkeklerin aldığı ücretin %60'ını alıyormuş. Bu nedenle iş arayan her arkadaşıma "iste, daha fazlasını iste" diyorum, istemekten çekinme, pazarlık konusunda minnoş olmaya gerek yok. Lean In kitabını okuyun, yolunuza ışık tutacaktır.

Türkiye kadın istihdamında OECD sonuncusu, akademisyen ve hakim konusunda sayılar yüksek olsa da TBMM'de çalışan kadın oranı %14,42 yani alayı sap anlatabiliyor muyum, göbekli, 60 yaşa yakın ve kadınların rahimleri konusunda söz sahibi, çalıştığına, giydiğine ya da tecavüz edildiğinde rızası olduğuna karar verebiliyor. Halbuki bizim 90'larda ben daha çocukken kadın başbakanımız vardı. 
Okuyorlar ama çalışmıyorlar, işgücüne katılmıyorlar, evdeler büyük ihtimal, üretmek deyince evde üretiyorlar. Eş olmaları, anne olmaları, iş kadını olmaları bekleniyor ama daha çok "kutsal" annelik vazifelerini gerçekleştirmeleri bekleniyor. Keşke o kutsal doğurganlık özelliği erkeklere verilseydi, hermafrodit takılıp kendi kendilerine kutsal bir şekilde çoğalsalardı. 
Kadınlar daha titiz, daha organize, daha ıdık bıdık, detaycı, zorlukla mücadele eder, hatta yönetim kuruluna girdiğinde etrafın tozunu alır, masaya dantel örtü serer...
Hamilelik, yıllık izin durumları işvereni tedirgin eder, büyük resme odaklanan profesyoneller yok ise çalışma ortamınızda bir de bakarsınız tazminatı verilmiş yeni doğum yapmış ekip arkadaşınızın, her şey böylece daha hayırlı olacaktır. 
Yeni düzenlemeler vardır mesela 3 çocuk yaparsa devlet altın takacaktır, 4 yaparsa mama parası verecektir, 5 tane mi ooooooo 5 tane çocuk yaparsanız var ya...

Meanwhile @ paralel evren: İzlanda'da kadın istihdam oranı %71... Daha fazla konuşamayacağım. 

Geçtiğimiz yıl yani 2014'te günlük 1649 kişi işsiz kalmış X365 diyelim 602.000 kişiden bahsediyoruz.
Ekim-Kasım 2014'te sanayi sektöründe işsiz kalan birey sayısı 80.000 kişi, 2015'te işsizlik oranının %11'i geçeceği öngörülüyor. 

eleman.net'in verilerine bakıldığında 840 ilanda "bayan" sözcüğü geçiyormuş, biz hala ayrımcılık nedeni ile ilanda cinsiyet belirtilmesin derken bu ilginç detayı da sizinle paylaşmak isterim. Kadın üye cv sayısı 920.000(+,-), en çok kadın çalışan arayan sektör onlar için Gıda imiş.




Kadın istihdam oranı %26,6.  Türkiye ekonomisinin %80'i İstanbul üzerinden yönetiliyor. 
İşsizlik oranı;
Kadın için %13
Erkek için %9,7
Türkiye'de 20 milyon kadın işgücünde değil.
Yüksek öğrenim görmüş kadınların istihdam oranı %61,2, erkeklerde %78,9.
Genç nüfusta işsizlik Kasım ayı için %19,9, Ekim ayında %19,7 imiş.


Kadın iş hayatına girdikçe daha medeni olacağını düşünürüz, statlarda daha az küfür olacağını düşündüğümüz gibi. Cins-i Latif görülür, kırılgan görülür, içindeki Amazon çıkınca şaşırırlar, ne tuhaf. Bu noktada kendi adıma iş düşüyor kabul ediyorum, emin olduğum bir diğer nokta İK'cı dostlarım da üzerlerine düşen görevi yerine getirecek ve daha iyisi için çalışmaya devam edecekler. Hassas bir dönemden geçiyoruz, 90'ın üzerindeki iq'larımızı daha etkili işler için kullanmaya çalışıyoruz. Engel olmayın.

Benim başkaları adına utanan erkek arkadaşlarım da var. 




Doğru işe doğru kadını yerleştiren kahramanınız,

Coco

9 Şubat 2015 Pazartesi

Harikulade İşyeri İsimleri

Bu sene iyi dükkan isimleri yaptı, satrayni tweetinde gördüm, yapıştırdım.

Bittabi siz sevgili izlekler için, buyrunuz afiyetler olsun, geçmişler olsun.





Hadi ben bayıldım, si yah.




5 Şubat 2015 Perşembe

İşe Alım Zebanisi

Hello my dear weirdos.

Siz n'aber? İyi gibi bir cevabı kabul etmiyorum, n'aber diye sordum, bu gibi bir soru sorulduğunda fotosentez modunuzdan çıkın rica ediyorum. Yani seni gördüğümde n'aber, şu anda ne yapıyorsun ya da ne yapmak üzeresin, iş ile ilgili bir gelişme var mı, sağlığınla ilgili? IQ? Hani en son seninle görüştüğümüzde geri zekalı taklidi yapmıştın ya o günden bugüne bir şey değişti mi aslında onu soruyorum. Medeni insanlar birbirlerini gördüğünde selamlaşır, ondan yani, sonuçta ben bir İstanbul çocuğuyum.

İlk uyanan günaydın der, ilk kahvaltıyı hazırlayan en mutludur, ilk öpücük en güzelidir, ilk kokusunu içine çeken(asdshgjfdfks o çok ayrı bir konu, biri ile öpüşürken kokusunu içine çektiğinizde sizin kafa going to go ciddi bir ilişkiye doğru ama bu başka bir yazının konusu).

Dersimiz İnsan Kaynakları, konu as usual İşe Alım.

Cv'niz canım uygun mu? yani normlara göre ya da uhm yazılı olmayan kodlara göre. Farklı İK'cı, işe alımcı türleri var be openmindedlar, hippi çocuklar, Bergdorf Sarışınları gibi olanlar inci takanlar*swh(smiley was here, get used to it), üretimciler, sahacılar, sürüngenler... farklı ekollerden bahsedemiyorum, ik bile kendi içerisinde grotesk bir oyun elementi kadar komik. Kimi adayın fotoğrafını sever, kimi eklediği grafiği anlamlı bulu(evet bkz: cv'ye grafik eklemek), kimi reklamcı stayla sever, bir diğeri sunum olmasına aşık olur olaylar olaylar. Hadi diyelim ki bugüne kadar bir cv'niz olmadı, hazırlamak zorunda kaldınız, oh shit yüksek yerlerde tanıdıklarınız da yok...

  • Guys, word ile bir belge, metin, rapor, cv hazırlarken yapılan araştırmalara göre 10-12 punto kullanmak en cicisi imiş, 
  • Zirve, konferans, kongre falan geziyoruz böyle sunumlarda BB kuşağı teyzeler amcalar çıkıp Comic Sans ile derdini anlatmaya başlıyor, twitter alemi coşuyor "komik sanz mı kaldı öeh diyerek" yani doğru düzgün font kullanın, bununla ile ilgili önerebileceğim bir kitap bile var, Tam Benim Tipim ismi. No funky fonts.
  • Cv'de gülücük, smiley türleri, kalp gibi semboller falan kullanmak günahtır, caiz değildir, üstelik katli vaciptir( İşe Alım, Optik Gözler, Bap 8-11).
  • Bir formatı olsun yahu, yukarıdan aşağı okurken gözlerimiz yanmasın ne bileyim akışta falan kalalım. Başlık başka renk, yazı farklı font, yanda boy fotoğrafı, nişan fotoğrafı, teknede çekilmiş gerzomat bir profil fotosu, bikinili pozlar ya yapmayın, no no no no.
  • Kopyala-yapıştır olmasın bir bankacı bir mimar değildir, yönetici ile giriş seviyesi bir değildir, şüphesiz ki bunda inananlar için büyük dersler vardır.
  • Profil foto dışında(hala cv'de fotoğraf kullanımına karşıyım, gerek yok) şirketin logosu, plazanın fotosu, araç filolarının fotoğrafından işe alımcıya ne?
  • İş tanımı güzel bir başlangıç olabilir, onu yazın bak, işinize dair kilit noktalar falan, mesela IFRS.

yanlış bir şeyler okuduğumda ben



Belki de bu tip cv'leri direkt çöpe atanlar en mutlu olanlarımızdır, kim bilir? Olamaz mı olabilir. Kimse de çıkıp demiyor ki bugün 5 kilo cv çöpe attım, heba oldu hepsi.

Babasının hayrına anlatmıyor kimse bunları, sonra giriyorsunuz büyük bir şirkete öyle ya da böyle, mailde kim cc'de olur kim bcc'de olur, hangi ünvanı nereye sokarız bilmiyorsunuz, hangi sıra ile gönderilir(ya var hala böyle yerler efenim, Ankara protokolü olmasa da) topluluğa gönderilen mesajı şirketteki sevgilinizle paylaşacakken reply to all diyorsunuz hopp GM'den tokat gibi cevap geliyor ya da şutlanıyorsunuz ya da danışmanlarınıza göndereceğiniz maili adayınıza gönderiyorsunuz, evet bir geri zekalısınız çünkü, maili saygılarımla diye bitirmiyorsunuz da Canım, öperler diyorsunuz, ayarınız yok, -ki'ler bir yerde ya da'lar bitişik, sonra eşek gibi çalışıyorum terfi vermiyorlar... Düşün bakalım sevgili kekomançi seni lisede eğitememişler, lisans sırasında da olmamamış ama ik çok rerörerö yöneticiler hep haksız. Peki ya sen olmuş musun?

Bir Cv konusu buralara kadar gelmemeliydi tabi, yine sinirlendim. 8 adım sonrasını hayal edin, bakın Afrika'da hala her sabah bir ceylan uyanıyor, aynı zamanda predatörler de uyanıyor. Bugün ruh halim pek yaman, eğer Afrika'da olsaydık ve siz de bir ceylan olsaydınız emin olun günün sonunda ne olacağını bilmiyor olurdunuz. End of story.


Ruhunu bir yumurta karşılığında teslim eden kahramanınız,

Coco

4 Şubat 2015 Çarşamba

Harikulade İşyeri İsimleri



Orta Dünya'nın rüya gibi düğünleri burada 
yapılıyormuş.



Why so serious? Sorgulayan yemekler için.


So 90's liseliler bilmez.

Görüşürüz.