İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

2 Haziran 2016 Perşembe

Kariyerinizdeki En Kötü Gün - Kuş Uçtu Beybi

Trafikteyiz.
Az önce bir ağaç bizi solladı.





Hayatının en kötü günü hangisi diye sorsalar ne cevap verirdin?
Hayır hayır, benim şu anda trafikte sıkışmış olmam değil, kemerim takılı, direksiyonda şoför var, türlü türlü saçma müzikler dinliyoruz, yağmur var. Nem olmadığı için mutluyum hatta yıllar sonra 2016'dan bahsederken muhteşem bir yıldı, süper yağmurlar yağıyordu diyecektim. Baharı bahar gibi, serin ve yağmurluydu, kışı da kış gibiydi, yıllar ve yılllar boyunca ıslanmamak için ultra süper ötesi yağmurluklar, gocuk, şemsiye kullanan ben boş zamanlarımda ve özellikle eve yürürken sırılsıklam olmaya dikkat ettim. Bol sümüklü bir yıldı ayrıca diye de eklemeyi planlıyorum.
The Autistic Gardener diye bir şey izledim dün şapşahane bir olay. Otistik insanlar(5 amatör otizmli bahçıvan) ağırlıklı genç, İngiltere'de tabi bahçe yapıyorlar, ekibin başındaki tasarımcı tip pembe saçlı ve Asperger Sendromu var, mükemmeli bulana kadar durmuyorlar. Konuya geri dönüyorum.

HAYATININ EN KÖTÜ GÜNÜ
Mmmh, profesyonel anlamda tabii. Yoksa aşkını kaybettiğin gün, ailenden birinin öldüğü gün, 4. seviye kanser olduğun günden bahsetmiyorum. Avustralyalı bir kadının yazdığı kitabı nihayet bitirdim, kitabı bir İK zirvesinde Fazıl Oral'ın tavsiyesiyle almıştım, basılı formatta bulamadığımdan 2 yıl sonra e-book olarak alacaktım.
Kitabın adı mı? Ölmeden Önce En Çok Pişman Olduğumuz 5 Şey. Terminal hastaları ve pişmanlıkları için bir güzelleme, ara ara sümüklerim akarak okudum. Dünyadaki yerini, anlamını, varlık amacını falan anlamaya çalışan faniler olarak salınıyoruz işte. Hazırsanız başlıyorum, siz zannediyor ben kendi kendimle röportaj yapıyorum, evet öyle;

-Kariyerinizdeki En Kötü Gün?
+ Bir danışmanlık firmasında çalışıyordum, müşteri tarafındaki kontak/ İK Müdürü hafta sonu mühendis görmek istediklerini söylediler, adayı Ankara'dan davet ettim, organizasyon bilgilerini hem adayla hem de müşteri firmadaki yönetici ile paylaştım. O güne kadar pürüzsüz işleyen süreç o gün saçma bir hal aldı. Taşınma nedeni ofiste eşya topluyorduk, ne kabus, bir daha asla taşınma arefesinde olan bir şirkette çalışmadım hatta bir adım ileriye taşıdım olayı cumartesi günü ofise gitmeyi gerektiren herhangi bir işte de çalışmadım. Çocuklar insanlar prensipleri için yaşar ya da gevşemek için kişisel gelişim eğitimine katılır.  Kazara ofiste olduğum için asistanın masa telefonuna aktardığı aramaya cevap vermek durumunda kaldım, lan bir de olmasam... Aday Ankara'dan gelmişti ve kapı duvardı, görüşeceği yönetici kıçında pireler uçuşurcasına yatağındaydı ve görüşmeye gitmeyi düşünmüyordu. Bina üzerime yıkılmış gibiydi cep telefonundan müşteri ile görüşürken masa telefonunda adayı bekletiyordum. Müşteri her zaman haklı mıdır? Ya lütfen git sıvı çimento iç ve öl. O güne kadar kusursuz işleyen süreçler ve iş çıktıları çıkaran ben, Coconut, adaya doğruyu söylemek ya da söylememek noktasında arafta kalmıştım. Kadındaki rahatlığı görmeniz gerekiyordu, mail gelmedi diyor, ulaşmadı. O_o Daha sonra bir sektörel dergide röportajını okuyacak lanetler yağdıracaktım kendisine, biliyorsunuz lanetlemek bizde bir devlet geleneğidir.

-En Gurur Duyduğunuz An?
+ Ödül aldığım an değil ya da direktörün röportajını yazdığım an da değil. Neredeyse mükemmele yakın bir işe alım süreci tasarlayıp 1,5 yıl boyunca üzerinde çalıştığım o efsane yıl. 0 turnover, yöneticilerin görüşmede burnunu ve bacak arasını karıştırdığı günlerden medeni bir şekilde işe alım görüşmesini tamamladıkları bir zaman aralığı, yöneticiler mühendisti.

-En Zorlayıcı Görev?
+ Birçoğu buna işten çıkarma görevi diyebilir, evet duygusal olarak da operasyonel anlamda da zorlayıcıydı. Bir de bunu toplu işten çıkarma olarak yaptığınızı düşünün, planlama yaparken etkili ve verimli olmasının yanında alternatif senaryolar çalışarak mevcut personelin size dalması halinde otel güvenliğinden en kısa sürede yardım alabileceğiniz oturma düzeni falan.

Hatırlarsınız benim Laertes isimli bir ikizim vardı, kendisi İK ve İK'ya dair hiçbir şeyden hoşlanmaz, inanmazdı bir de. Ezberlenmiş cümleleri vardır, anlayamazsınız falan der. Bir gün yine onunla otururken bu saçma sapan tiradı dinlemek zorunda kaldım. Yetenek yönetimi, değerlendirme merkezi falan konuşuyoruz çünkü kuzenime işe alım yaptığımı ve cv'sini bana göndermesini söylemiş, ben de minnoş headhunt yaptığım günler geride kaldı falan diye konuşurken; olay bambaşka bir yere kaydı. Kendisinin bu kadar sık terfi alması, dolayısıyla yetenek havuzunda olması yine de yönetici inisiyatifine bırakamayacağımız bir süreç olduğunu falan anlatmaya başladım. Yetenekli bir çalışanı o kutucuktan alırsanız ne olur isimli kitabımla tüm süt ve süt ürünleri mağazalarındayım bebeksiler. Full itiraz default yüklenmiş olan kardeşim bir noktadan sonra şirketin içerisinde yetenek olarak tanımlanan kişilerin tek haneli yüzdeleri geçemeyeceğini yavaştan idrak ederken hala o işi yaptığını anlayamazsınız diye son bir hamle ile çemkirmeye devam ediyordu(yalan söyleyebilirmiş, marketing olayında cilalarmış, çapraz sorgulama işe yaramazmış, kişilik envanteri bıdı bıdı bıdı).
Danışmanlığını yaptığım şirketlerin hikayelerini gizlilik sözleşmeleri nedeni ile anlatamıyordum, bu benim için zorlu bir dönemdi ama en azından bu tip kişilerin kariyer yolculuğu ile ilgili benzetmeler yapabiliyordum,  örnek veriyorum yeteneklerin %3-4 aralığında olduğunu falan bir ilkokul bebesine anlatır gibi anlatmaya çalıştım. Kendisinin de bende olduğu gibi ilgi kaybı yaşama durumu vardı.  Nasıl olduysa birden bir epifani anı yaşadı ve ben de o havuzdayım dedi. Tanrımmmmmmm, o beni bu kadar muhteşem yarattın ama onu niye böyle yarattın??
Bir önceki işinde terfiler almaktan sıkılmış, başka bir şeyler yapmak isterken tazminatını da alıp ayrılmayı istiyordu. Şirketi organizasyon değişikliğine gidiyordu. İşte size sihirli sözcükler çocuklar, reorganizasyon, yeniden yapılanma, gradelerin değişmesi, iş ailesinin ebesini tersten görmesi falan. Burada kim devreye giriyor acaba? Huh??? Löpçük diye kucağına düşmüştü, şükürler olsun ki merhamete dair kırıntıları annemizden almıştık ama soğukkanlılığımız tamamen babamdandı, biri öldüğünde, kaza yaptığında, vurulduğunda, takla attığında, kanser olduğunda, işten atıldığında, 32 yaşına girdiğinde olayı şoka girmeden değerlendirebiliyorduk. Hemen avukatını devreye soktu, İK sizi zorlar unutmayın, şirket için en karlı anlaşmayı yapmaya çalışır, performans puanlarınızla oynar, size dava açacağını ima eder, yapmanız gereken belki de şirkete giriş ve çıkış saatlerinizi notere onaylatmaktadır. Önünüze koyulan her kağıdı imzalamayın kek gibi, bir bilene danışın. Neyse bizimki şanlı bir şirketten ayrılış, öküz gibi bir tazminat yetmezmiş gibi hayvani bir işe iade davası ile o macerayı sonlandırdı. Elbette bir İK Zebanisi tanıyordu. Yine de İK'ya inanmıyordu, minnoş ya.
SO işten çıkarmalar kolay değildir, up in the air izleyin, rahatlarsınız.

Bazı iş görüşmelerinde ve değerlendirmelerde size başarı ve başarısızlık hikayesi sorabilirler o nedenle bunları anlatıyorum. Düşünün üzerine biraz derim. Sadece başarılara odaklı bir görüşme deneyimine bakıldığında hayat damarlarından biri kopmuş demektir, saçmalamayın. 

- En Saçma Gün?
+ Bir başkasının adayına geri bildirim verdiğim gün, organizasyonun muhteşemliği sizi aldatmasın, ekipte herkes hata yapabilir. O nedenle hazırlık süreniz olsun, böyle happy path gibi, dar zamanda öküz gibi iş yapmamaya odaklanın. Genel olarak görüştüğüm adayların yüzünü unutmam, dramatik bir hikaye benimki, teknolojik bir zirvede adayı gördüm 2 yıl sonra, memnuniyetsizdi ifadesi zira gelişim alanlarından memnun kalmamıştı, kendi düşüncesine göre olağanüstü bir varlıktı... Neyse 3. aday geldi, şirketin İK'cılarından biri de orada, erken bitirmek için itelediler, yüzüne bakıyorum hatırlamıyorum, çok normal değil. Raporlar o sabah paylaşıldığından görüşme öncesi kontrol etmek gerek, zaman kısıtlı bakın neler oldu, aday tepkili bir şekilde girdi içeri, küskün. Gerçekler yüzüne kürek gibi çarpmış, acme örsü gibi kafasına inmiş. Giriş kısmını atladıktan sonra ne mi oldu, rapora bakıyorum bakıyorum bakıyorum, oha bu raporu ben yazmadım, bu kalıplar benim değil. Benim yazdığım raporlarda nötrlük hakimdir. You fakin' idiot, asistanlar da hata yapar isimli bölümümüzün sonuna gelelim. Yapmadığınız bir görüşmenin geri bildirimini vermeye çalışmayın, efor kaybı, aday kanıtlarını sunuyor her şey havada kalıyor, sen belalı ben sevdalı.

- En Uygunsuz Çıkış?
+ Sigorta backroundlu bir danışmanlık şirketi kurucusunun fazla sallaması nedeni ile argümanlarını çökerttiğim gün. Böyle satış olmaz, 120 yeni mezunu işe alabileceğini söylüyordu ve yalan söylüyordu. Butik işlere ve minimalizme inanırım, yalancıları sevmem, zamanım değerli.

- En Fantastik İşe Alım Hikayeniz?
+ Finansal pozisyonlardan biri için adayı davet ettik(Bölge Asistanı etti) adayın ikizi görüşmeye geldi onun yerine, bölge müdürü ona aşık oldu ve işe alındı.

- En İllegal Durum?
+ Bölge yöneticisi SGK girişi yapılmayan adayı ofiste çalıştırmaya başlamıştı, bunu görünce genel müdürlüğü arayıp haber vermek istedim beni görüşme odasına tıktı, literally man, çıkmama izin vermedi ve 17:30'a kadar art arda aday gördük. ASdşslkdşaslkfidlfki kimse bana enteresan tiplerle çalışıyorum demesin.
+ Bir tane daha var, GM hıyarı İzmir'deki asistanın çok düzgün bir profil olması nedeni ile kovulmasını talep etti. Eyyorlamam bu kadar.

- En Keyifli Gün?
+ Blog yazılarından birinin yönetici tarafından tüm ekiple paylaşılması, evet evet yazıyı yazanın ben olduğumu bilmiyordu.

-En Şutlandığınız Gün?
+ Projenin sona erdirildiği gün, ilk işim, ibranameyi direktör imzalatıyor, imzamın çok güzel olduğunu söylüyor Cumhurbaşkanı gibi, ben de duramıyorum ve yabışdırıyorum onun için kırmızı dolma kalem vermeniz gerek bir de yaverim olmalı.


Cv'yi güncellemek için ideal bir gün. Kariyerinizdeki en kötü gün henüz yaşanmamış olandır diyorum, iş arkadaşınızın ölmesi ve onun ölüm duyurusunu atma görevi falan anlatmıyorum sonra ağlıyorsunuz.

Kıdemli Uzay Düşünürünüz,

Coco Comet

Yazının fon müziği: Alice Cooper- Hey Stoopid

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder