İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

1 Ekim 2016 Cumartesi

Adaylar Ne Söyler, İK'cı Ne Anlar?

Sen  zannediyorsun ki bunun bir manuel el kitabı var.
Yazının fon müziği: Human

Sevgili İzlek, iyi sabahlar dilerim.

Ekibin juniorlarından biri, bu arada ekibin yarısı 90'lılardan oluşuyor, hafıza+beyin salatası üzerine konuşurken-biliyorsunuz bana küçükken çok beyin yedirildi, teyzemler o yüzden böyle olduğumu düşünüyor- "Beyin çok şey ya, hiçbir şeyi aklında tutamıyor." benzeri bir şeyler söyledi. Ne tatlılık.
Beyine haksızlık ettiğini söyledim, henüz keşfedilmemiş kısımları olan bu 1,5 kiloluk boz renkli organı daha verimli kullanmayı bilseydik şahane olmaz mıydı? Görüşmelere girerken psikoloji tarafına yoğunlaşan bu minnak arkadaşım beyini bir çırpıda harcamıştı. Ve ben Miranda Coco Priestley, O'na haksızlık ettiğini söyledim, hemen.



Yetkinlik
Potansiyel
Yetenek
Tahta!!!!
Önce bunlara bir bak, bu hafta için ödevin bu dedim. Daha sonra da insanlardaki potansiyeli ortaya çıkarabilmeleri için uygun ortamın hazırlanabilmesi için neler yapılabileceğini falan konuştuk.
Q3-Yoğun bir işe alım dönemindeyiz, çoklu sayıda görüşmeler yapıyoruz. Odaklandığımız konulardan biri sürecin tatlı bir pürüzsüzlükle tasarlanmış olması ve aynı minnoşlukla sona ermesi. Adayın güvenlik kapısından girişinden itibaren tokalaşıp-uğurladığımız ana kadar bizimle birlikte olduğu süre boyunca muhteşem hissetmesi. Hayır, biz hizmet sektöründe değiliz, otelci değiliz ama aday deneyimi kilit konu. Sonra korkunç işe alım hikayelerinin kurbanlarını dinlemek zorunda kalıyoruz.

So, CV öldü!!! Yaşasın CV'sizlik!!! 


diyemiyorum. CV hala ölmedi, sosyal medya profilinden madencilik yapma ve bununla övünme devam ediyor, aday ile İK görüşmesi, yönetici ile tanıştırılma, referans kontrolü gibi olaylar devam ediyor.
Adayın söyledikleri ışığında yaptığı işi, motivasyonunun kaynağını, mutlu olacağı iş ortamını, arzu ettiği yönetici tipini ve çalışma şeklini anlamaya çalışıyoruz.
Dolayısıyla kendini inandırmaya çabalarken "Yanlış anlamayın burada insanları hor görmek için söylemiyorum ama ilkokul mezunu adamı yönetici yapmışlar." gibi bir cümle kurduğunda bu olayı daha iyi anlamak adına daha derine inmeye odaklanıyoruz. Zira adayı mutsuz eden durum ne? Zira mı, zira nedir?
İlkokul seviyesinde mezuniyeti bulunan yönetici ile ilgili sorunu mu var, kendi yaptığı işin kontrol edilmesine mi dayanamıyor. İş görüşmesinin sonuna kadar kendini frenleyip, ayna karşısında çalışılmış cümleleri sıralayan adaylarla karşılaştığım oldu. Bu da bir yöntem, görüşme sıkıcı bir şeydir, gergin olabilir, aday kendini yatıştırmak adına avuçlarını dizlerine sürebilir, stres mülakatı yapmıyoruz, rahat hissetmesini sağlamak önceliklerimiz arasında. Sıkıntı her sorduğunuz soru için kendi hikayesine geri dönmeye çalışıp, sorulara genel cevaplar vermesi, ideali anlatması, pozisyon için uygun adayın rolüne bölünmesinde. Onun için yapılandırılmış iş görüşmesi, yetkinlik tanımları ve dolayısıyla star tekniği ve daha niceleri.
Kimi kafa avcısı free stayla gidiyor, bazen sadece son iş tecrübesi sorgulanıyor, bazen aday magmanın oluşumu, yer kabuğunun soğuması ve anaokulundan itibaren anlatmak istiyor. So stres seviyesini düşürmek adına bu girişi yapmasına izin verip sonrasında sorularınızla yönlendirebilirsiniz çünkü orada bulunduğunuz süre belli, amacınız belli.
Bizim minnak görüşmeyi yapmış geldi, "Aday ile ilgili bazı noktalarda bulanıklık var." hımmmm. Görüştüğünüz sürede açıklık getirmediği noktalar için adaya aynı soruyu farklı şekillerde sorabilmelisiniz, doğru mu anlıyorum şeklinde bir yaklaşım politik olarak uygun. Yani Ricardo Montalban senin baban mı? Doğru mu anlıyorum? Evet bunun gibi, bir Brezilya dizisi kahramanı gibi. Genel cevaplar sizi kurtarmaz. Etkin ve verimli bıdı bıdılar.
Unutmayın, amaç pozisyona en yakın adayı bulmak, çalışan mutlu olacak, şirket mutlu olacak ki sonra zirvede gelip turnover oranımız %1 diye hava atabilelim. 
Aday açısından ayrılma nedenlerini anlatmak en zorlayıcı konu başlıkları arasında. Bunu nasıl ifade etmesi gerektiği konusunda da kararsız. Öncelikle yöneticimi ve şirketimi kötülemek istemiyorum deyip yardıran da oluyor(hayır bal gibi de kötülemek istiyorsun, gözlerinden okunuyor beni seviyorsun, eline versem hepsini bir kaşık suda boğarsın), beklentilerimiz uyuşmadı, Q4 için performans hedeflerimi gerçekleştirdiğim halde beni terfi ettirmedi diyen de, yöneticim biraz aptaldı, patronun damadıydı, yalancıydı diyen de...

Markaya katkısı ne olacak bu kişinin diye soruyorsunuz, mevcutu mu sürdürecek, değişimin öncüsü mü olacak, yerinde mi sayacak yoksa zarar mı verecek.
Adaydan hesap soran İK'cılar duydum, quzum siz geri zekalı mısınız? Retorik bir soru oldu, bunu size hiç yakıştıramadım.
Skandal bir iş görüşmesi duydum geçenlerde, bir İK'cı adaya İngilizce seviyesinin yeterli olmadığını, görüşme sonrasında hemen bir kursa yazılması gerektiğini söylüyor. Genel Müdür ile görüşme öncesinde yol almış olması gerekiyormuş, süreç olumsuz olursa da kur parasını kendi cebinden ödeyeceğini söylemiş, gördüğünüz gibi PROFESYONELLİK AKIYOR HAJUM!
Horoz sesi duydum. Geç kaldın horoz ben senden önce uyandım.

Seçtiğiniz kelimeler sizi tanımlar, bir insan en çok neden bahsediyorsa onunla ilgili sıkıntısı vardır mesela bende beyin yok >_<  Yok yok, şaka, bu tip genellemeler yapmayacağım. Ama kelimelerin bir gücü var, buna inanıyorum. Bir keresinde bir iş görüşmesinde direktör bana yapıyı anlatıp, "Coco burası berbat, dökülüyor, yardımına ihtiyacımız var."dedi, açıklıkla organizasyondaki tüm saçmalıkları konuştuk. Daha sonra iş teklifi yaptı, çoklu iyileştirme yapılacaktı, imzayı atarken en sevdiğim kalemimi kullandım, göz göze geldik, hayırlı olsun biz mi sana pozisyonu sattık, sen mi bize iteledin, anlamadım dedi. Gülümsedim. İK'cı İK'cının kurdudur guyz, şeytani bir gülümsemeyi 6 km'den tanırım. Tatlı bir işe imza atmıştık, ama bu başka bir hikayenin konusu.

Okumak isterseniz, Robert Dilts, Dil İllüzyonları ideal bir kitap.

Minyonların sevgilisi, potansiyel arttıcı hatta limitless pill'iniz,

Coco

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder