İzlekler için Sosyal Medya

ınspector clouseau

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Ne Haliniz Varsa Görün diyen Beyaz Yakalı




Merhaba Sevgili Günlük,
4 gündür evdeyim, müthiş bir şey, film izliyorum, yatıyorum, uyanıyorum, film izliyorum, diyet yapıyorum, endokrinolog fırçaladıktan sonra inadına çikolata yedim. Diyetisyenini hayal kırıklığına uğratamazsın Coco dedi, ya iyi de hayal kırıklığına uğratmak isteyen kim ki?

İsyan ettiğim  bir günde yeter artık öyle bir iş gelsin ki burnumu ekrandan kaldırmayayım diye göklere seslenmiştim, gökler meğer dinliyormuş beni. İnsan üstü bir tempoda çalışıyorum, aslında bu çalışma isteği sürekli yaşanan büyükanne-büyükbaba dramalarından kaçış için, gecenin 12'sinde kedi gardrobun üzerine mi çıkmış diye bakan yaşlı insanımız sandalyeden düşer ve ölüyorum diye arar.
Geniş ailemin en sevdiği şey ilgiyi üzerlerine çekmek; bunun için kafalarına göre ilaç alıp kendilerini zehirlemeleri, düşüp kaburga kırmaları, çiftlikteki atın kaçması, bahçeyi yabani hayvanların istilası gibi fantastik olaylar sonrasında beni aramaları gecenin o vaktinde ambulansı farklı bir şehre göndermeye çalışmak falan...
Haha! müthiş, fırtına başladı, gri bulutlar en sevdiğim. Neyse konuya geri dönelim, nasıl bir içtenlikle söylediysem gerçek oldu, benden başka bu amelasyon işleri yapacak 6 torunları daha var, zaten Ankara'dayım zırt pırt amele amele tiplerle takılıyorum. Kendi kişisel rekorumu egale etmeye devam ediyor, ekipteki hırslı küçük kıza gol üzerine gol atıyordum.
Not alın, bir ekipteki en sinir bozucu şey ekipteki insanların farklılığı değil, farklılık güzel, değişim arzulanır, hız gerekli olan. Benim uyuz olduğum ise acil kodladıkları işi 11. günün sonunda hala alamamış olmak, hatırlatma göndermek, hesap soran direktöre ekibin ile ilgili sana söylemem gereken bir şey var deyip olağan mavi halimle cevap vermem, iç müşteri İK'cılığı zor beah. This!is! Sparta!
Yöneticiye eskale edilecek işler diye bir listem yok, so ben de bir yöneticiyim, kamoooonnnnn aynı anda 9 işi birden yapamazsın. Hatırlatın da size bir ara 9 karpuz taşımaya çalışan  minnoşun hikayesini anlatayım. Sonunda yetkileri elinden alınıp başka bir birime rotasyona gitti. İşte bu artistlik yapan beyaz yakalının aşırı acıklı hikayesi idi.

Okuyarak veya dinleyerek insanların deneyimlerinden kendimize ders çıkarsaydık, hatta bir adım öteye gidip bunu davranışa falan çevirseydik harika olurdu. Yarışın güzelliğinden çok kazanmanın hazzı ile motive edildik biz. Önemli olan yarışmaktı ifadesi klişe olarak lügatımızda yerini aldı. 2 dil biliyorum, bir sürü iş yapıyorum, canım senin işin bende yarın gönderiyorum hatta bu akşam bilgisayarında canım... Rekabet sevmiyorum ben ya, aşırı sıkıyor beni, takdir edilmek herkesin hakkı.

İş çıkışı Zübeyde almaya geliyor, Zorlu'ya gidiyoruz, yemek sonrası gezinirken Remzi'nin önünde önce kalemlere sonra da kitaplara takılıyorum. Tedavi görmeliyim, kitap almazsa ölecek hastalığım terminal hastası seviyesinde, idefix indirimleri yetmez gibi gördüğüm her yerde kitap alıyorum. Onlardan birinde ilgimi bir şey çekiyor. Kitabın adı;
İran Masalları
On derviş bir kilimde uyurken, iki padişah bir dünyaya sığmaz diyor girişinde, anlamlı. İlgimi çekmesinin nedeni, üzerindeki figür, renkler falan. Derleme bir eser, yıllar yıllar içerisinde söylenegelmiş kısa-uzun masallar var içerisinde. Favorim ise Nuşirevan'ın Mezarı. Olm Coco uzun anlatıyorsun diyenin ağzına kürekle vururum bak.

Halife Harun Reşit, İran'ın gelmiş geçmiş en ünlü kralı Nuşirevan'ın mezarını ziyarete gitmiş. Mezarın duvarları altın mücevherlerle kaplıymış, kral mücevherlerle kaplı bir tahtta oturmuş vaziyette yerleştirilmiş. Harun Reşit kralın giysilerine dokununca toza dönüşmüş, bunun üzerine kendi kaftanını mevtanın üzerine yerleştirmiş. Mezarın üzerinde yazılar olduğunu görmüş, Pehlevi dilini öğrenmiş din adamlarına bunu tercüme etmelerini söylemiş. Mezarda şunlar yazıyormuş;

"Bu dünya geçicidir, bunu akıl edenler en bilge olanlardır."
"Ölüp gitmeden bu dünyanın tadını çıkarın."
"Sizden aşağıda olanlara, sizden yukarıda olanlardan görmek istediğiniz hürmeti gösterin."
"Kendi talihinizi aldatmaya kalkmayın."
"Emeğinizin karşılığını alın, ne daha azını ne daha fazlasını."(mmmh değişir)

Harun kralın yüzük parmağında koyu renkli bir yakut görmüş, üzerinde de şunlar yazılıymış;

"Zalimlikten kaçın, iyi çalış, aceleci olma."
"Yüz yıl da yaşasan ölümü bir an unutma." Kral biraz şeymiş galiba...
"Bilgelerin toplumunu her şeyin üzerinde tut."

Sağ kolunun etrafında altından bir şerit sarılıymış, ve evet bildiniz üzerinde yine yazı var;
"Yıllardan birinde, Adean ırkından Muhammed inancını taşıyan bir halife, yanında 4 iyi ve 1 kötü adamla mezarımı ziyarete gelecek. Bu prens beni onurlandıracak, bana iyilik yapacak, ona verecek bir şeyim olmasa da bana yeni bir cübbe giydirecek, evine doğru yola çıkacak fakat yanındaki kötü bir adam ona ihanet edecek. Allah bana yaptığı iyilikler için bu adama soyumdan birini göndersin, bu hain yoldaştan da intikam alsın.
Bunu okuyan halife/prens tahtın altına eğilmiş, avuç içi kadar bir yakut üzerine yazılı satırları görmüş(Rkadaşlar görüyorsunuz yazmak önemli), yazılar da silahlar, altınlar, mücevherlerle süslü kutuların bulunduğu bir yeri anlatıyormuş... Bunları halifenin bana yaptığı iyiliklerin karşılığı olarak veriyorum, hazineyi alsın ve mutlu olsun.
Mezardan ayrılırken veziri demiş ki: "Ey inananların efendisi, bütün bu kıymetli taşların bu ölünün yanında ne değeri var, yaşayanlara faydası olsun, izin ver birazını alayım." Prens öfkelenmiş "bu istek bilge bir adamdan çok hırsıza yakışır." demiş lakin herkes uzaklaştıktan sonra vezirin uşağı Nuşirevan'ın yüzüğünü parmağından alıvermiş. Haliyle prens olayı anlamış, üzerinin aranmasını istemiş, mezara gidip ölü kralın yüzüğünü, ölü parmağına geri takmış. Farkında mısınız insanların başına yüzük yüzünden hep kötü şeyler geliyor...
Harun Prens mezardan çıkınca ileride burayı merak edenlerin bulamayacağı şekilde yıkılmasını istemiş.
Kralın tarif ettiği yere gidip kendisine hediye edilen altınları, silahları ve mücevherleri ve madalyonu bulmuş, bunları Bağdat'a göndermiş. Hazinenin içinde 5 köşeli, değerli taşlarla bezeli altın bir taç varmış(kıymetlimissssss), tacın her köşesinde önemli nasihatler yazılıymış.

I. yüz
Kendini bilenlere selam olsun.
Başlamadan önce sonunu düşün, ilerlemeden önce nasıl geri döneceğini düşün.(K2 dönmek kolay değil)
Kimseye sebepsiz yere acı verme, herkesi mutlu etmeye çalış.
Gücünü başkalarına zarar vermek için kullanma.
II.yüz
Bir şeye başlamadan önce başkalarına danış, işini acemilere bırakma.
İyi bilinmek için yaşa ve şans istersen iktifayı/yetinmeyi öğren.
III.yüz
Kırılanana, çalınana, yanana, kaybolana üzülme.
Kimsenin evinde kimseye emir verme, ekmeğini kendi masanda ye.
IV. yüz
Kibarlığı bilmeyenle iş yapma.
Hükümdarlara karşı dikkatli ol, onlar parlayan ve yakan ateş gibidir.
Kendi değerini iyi bil, başkalarına sen de aynı şekilde değer ver, talihi senden iyi olanlarla yarışma.
V. yüz
Krallardan, kadınlardan, şairlerden kork.
Kimseyi kıskanma, başkalarının hatalarını arama.
Mutlu olmaya çalış, öfkeden kaçın, yoksa hayatın acı ile geçer.
Öfkenin kölesi olma, her zaman uzlaşmaya açık kapı bırak.
Giderin gelirini aşmasın.
Bir fidan dik, yoksa kesecek bir ağacın olmaz.
Taç değil İskenderiye Kütüphanesi dediğinizi duyar gibiyim Sevgili İzlek, az sabır bitiyor.
Prens hazineden çok bu nasihatlere sevinmiş, garibim ya ne minnoş bir prens, vezirin uşağına ibretlik ceza verilmiş. Unutmadan, prens madalyonu da boynuna takmış. Kral son bir değerli not daha hazırlamış, madalyonda bittabi... Prens eğilmiş ve yazıyı yüksek sesle okumuş; İMAM HATİPLER KAPATILSIN.
Dinleyenlerden ARO. Asldaşlskdşalskdşalksdşakds. Bu yazıda hayata, işe, başarıya dair bir emare bulamayanlar kendilerini bloklayarak gitsin lütfen.

Alemlere masal anlatıcısı olarak indirilen kahramanınız;
Coco Binbir Gece